5 Ekim 2017 Perşembe

Sokağımın çocukları nereye gitti?



Bu eski evler yıkılır, bu daracık sokakta iş makinaları, gürültü, ders çalışamam diyen eşime, burası İstanbul mu, niye yıkılsın eski evler demiştim.
Kiralık ev bulmak kolay mıydı, bilmediğin uzak bir şehir. Şehrin çok az olan kiralık evlerinden biri karşımıza çıktı,  eski evleri bol bir sokakta yeni yapılmış bir apartmana  taşındık. Çok çocuk vardı,  sitelere ayrılmamış, duvarlarla çevrilmemiş bu sokakta sabahtan akşama oynuyorlardı. Çocukların hemen hemen hepsi bu eski evlerde oturuyorlardı, sokağın gerçek sahibi asıl onlardı bizim yeni apartman bu sokağa çok yabancı, çok eğreti kalıyordu. Sokağın çocukları faklı. İstanbul gibi değil. Oğlum alışık değil sokakta oynamaya, evden beri izliyor dışarıda oynanan oyunları. Çocuklar zilimizi çalıyor, kapıyı açıyorum, hoş geldiniz diyorlar, oğlumu oyuna çağırıyorlar. Sokağa inen oğlum, oyunlara, arkadaşlığa, sokağa öyle yabancı ki, adı "İstanbullu" oluyor. İstanbulluya çocukluğunu hatırlatıp, çocukluğunu yaşatmaya başlıyorlar. Pekmezli, cevizli, tam buğdaylı kurabiyeler yapıyorum, Ayşe teyze diyor biri ekmek arası patates daha güzel oluyor. Ekmek arası patateslere ketçap-mayonez ister misiniz diye sokağa sesleniyorum, ketçap mayonez ne ki diye sorarak  yukarı bakıyorlar.
Babaların çoğunun el arabası var. Akşam hava kararırken sokakta görünmeye başlar babalar, çocukların hepsi el arabasına doğru koşar, hepsi el atar ,merdivenlerden basamaklardan kapılardan kuş gibi geçer pamuk şekerini, hırdavatını, sebze, meyvesini satmış boş el arabaları.
Babalar gelinceye kadardır oyunları.
Bahçelerde ayva elma kayısı kiraz ağaçları, ağaçların altında döşekli tahta yataklarında oturan yaşlılar çocukları çağırıyor, çocuklar ağaçlara çıkıyor, hep birlikte yiyorlar. Akşam yemeğinden sonra bahçede semaverler yanıyor, minderini bardağını alan semaverin başına geliyor. Çocuklar yine sokakta, akşamın ilerleyen saatlerinde sokak  yeniden canlanıyor.
Yeni apartmanımıza küçük bir kız taşındı geçen sene, babasının kocaman cipi , dar  küçük sokağımıza sığmıyor, kaldırıma çıkıyor. Annesi sokağa çıkmasına izin vermiyor, balkondan beri oynayan çocuklara bakıyor, oynayan çocuklara sık sık " benim babam sizin babanızı döver" diyor.  Sokaktaki çocuklar gülüyor, babalar niye dövüşecekti ki?"
Yaz tatili için gittiğimiz köyümüzden dönüşümüzde gözlerimize inanamadık, sokağımızdaki bütün eski evler boşaltılmıştı. Sokakta hiç çocuk kalmamıştı. Eski evler yıkılacak, yeni apartmanlar yapılacakmış.
Çocuklar nereye gitti, onlar bu sokağın gerçek sahipleri değil miydi?
Küçük kız haklıydı, babalar dövüşmüştü, el arabalı babalar, cipli babalara yenilmişlerdi.


6 yorum:

  1. Offf, çok üzülüyorum çok..

    YanıtlaSil
  2. Asıl yaşayan evler, o eski evlerdi mahallelerde,bir bir yokoldular. Komşulukta, sokak oyunları da onlarla birlikte kayboldular...Benim çocukluğum hatta, gençliğe adım yıllarım bu mahallelerde geçti ve sorulduğunda 'hayatında en mutlu olduğun zaman dilimi?' -Çocukluğumdu diyorum.

    YanıtlaSil
  3. O son cümle harika olmuş. Eline sağlık.

    YanıtlaSil
  4. Selam maalesef beton binalara yenildik.

    YanıtlaSil
  5. Ben de o çocuklardan biriydim ve çok şanslıydım. Belki o baba diğer çocukların babasını dövdü ama, çocukluğunu hiç yaşamamış o kız, diğer çocukların kazanımlarının yanına yaklaşamadı. Giden evlerdeki çocuklar başka sokaklarda yine oynayacak ama o yalnız çocuk hep camdan bakacak. Asıl üzülünecek olan kişi o aslında :/

    YanıtlaSil
  6. Canımı yakanlardan sadece biri bu. Hiç dışarı çıkmamacasına kapandığım evimde bile huzurlu değilim. Görmek istemiyorum. Duymak, konuşmak istemiyorum.Çünkü elimden hiç bir şey gelmiyor. Sadece acı çekiyorum ve durmadan acıdan kaçıyorum. Oysa dünya geçici. Oysa bir ulusu mutlu etmek çok kolay. Ah Ayşe ah...

    YanıtlaSil