Zaman ilerledikçe pencere önündeki sardunyalarıma su verirken ,yoldan geçerken ikisini bahçelerinde oturur gördüğümde selam vermeye başladık. Kocasının hasta olduğunu, ondan başka hiç kimseyi yanında istemediğini, kendisini de tanımadığını kısacık kısacık anlatmaya başladı. Ayak üstü, " oysa eşim akademisyendi, çok akıllıydı, çok çevresi vardı demişti.
Anlamıştım ki mutfak penceremin zorunlu manzarası gibi kadında kocasına mecburen katlanmak zorundaydı.
Çekilir şey miydi, zengin iken, kendi hayatını yaşaması gerekmez miydi, yatırsa mıydı bir bakım evine diye bakıyordum artık kadına penceremden beri.
Kırmızı küçük meyveler için dallara konan kuşları izliyorum, ağacın en kuytu köşesinde
kocasının yüzünü avuçlarının arasına alıyor, kendi yüzüne doğru yaklaştırıyor, öpüyor, öpüyor, öpüyorken iken , görüyorum.
Bahçesinden beri kısacık cümleler kuruyor bana; o lise ben üniversite mezunuyum diye babam vermek istemedi , benim için üniversite okudu, bitirdi geldi, babamdan beni istedi...
Yıllardır neden hapsettin bu eve kendini diye arkadaşlarım, ailem çok kızıyor ama anlamıyorlar...
Hasta olan ben olsaydım aynısını o da yapardı...
Onsuz nasıl yaşarım ki derken kırmızı ağacın dallarından bir küçük meyve koparırdı, avucuna aldığı küçük şeye bakar, avucunu sıkıca kapardı.
Pencereden her baktığımda yazmalıyım diye karar veriyor ama ağacın adını öğrenmekte acele etmiyordum.
Bu hafta sonu yine köyümüze gittik, bezelye, sarımsak, bakla ektik, köydeki ağaçlara baktım, hepsinin adını biliyordum, akasya, kavak, çınar, ardıç...Penceremden her gün gördüğüm adını bilmediğim ağacı aradım, ona benzer ağaç yoktu. Eve dönünce kısacık konuşmaların arasına sıkıştırmalıyım , ağacınızın adı nedir diye?
Çorum'a döndüğümüzde bu evde gireni çıkanı ile büyük bir kalabalık gördüm. Nedenini merak edip pencereden ayrılamadım. Büyük bir kalabalık evin önünde bekleşiyordu, kapıdan o göründü,yine dizine kadar eteği beline oturan elbiselerinden birini giymişti, rengi siyah olanı tercih etmiş, merdivenlerden tek başına iniyordu, ağacın yanında durdu, kırmızısı bol bir dalı kırdı, kucağına aldı, kendini bekleyen arabalardan birine bindi, gitti.
Şimdi ıssızlaşan pencerede bekliyorum, bir fotoğrafını çektim ağacın, mutlaka adını bilen birileri vardır. Araştırıyorum. Dünyanın her yerinde bu ağaçtan olabilir. Ama hiç vaktim yok, bir an önce bir adı olmalı bu ağacın...Her mevsim yeşil, yapraklarını hiç dökmüyor iken bitmeyen, kurumayan bir aşk olmalı , küçük meyveleri alçak gönüllülüğünü , kırmızılığı ise ateşinin hiç sönmediğine işaret olmalı...Bu ağacı yıllar önce birlikte dikmişlerdi o zaman adamın aklı yerindeydi. Ama karısı ispat etmişti aşkın devam etmesi için hep akıllı olmaya gerek yoktu, akıl , sağlık geçiciydi, sonsuz olan sevebilme gücüydü...Kucağında bir dal ile tek başına giden kadın belki ağacın adını bulduğumda kocası ile geri dönecekti...Yine mutfak penceremden beri her gün yaşadıkları aşklarını izleyebilecektim...
Buraya kopyaladığım ağaç olabilir mi acaba? bir alış türüymüş.
YanıtlaSilCrataegus laevigata: Beyaz çiçek açar. Kırmızı-turuncu meyveleri uzun süre ağaçta kalır. Parlak yeşil yaprakları sonbaharda bronz-kırmızıya döner. 5 cm. Uzunluğunda seyrek dikenleri vardır. Güzel formlu bitkidir. Diğer alıçlardan daha dik dallıdır.
Teşekkür ederim ilginiz için, alıç ağaçlarını internetten incelemiş hatta burada bir kaç alıç ağacı da görmüştüm ama meyvesi ağacın şekli yaprakları ile bu ağaca benzeyene rast gelmedim, kopyayı göremedim:( tekrar çok teşekkür ederim..
SilBu ağaçtan buralarda da çok var,böğürtlen türü olmalı yaşantısını godjiberry gibieyveleri var ama turuncu sanırım ismi turuncu çilek ağacı ama emin değilim biz onu hikayeye uydurup hayat ağacı diyebiliriz,hikayenin baş rolünde ağaç var ama hayatın kendisi de var.
YanıtlaSilKalemine sağlık.
Teşekkür ederim kiremit hanem; tavşan elması, kuş üvezi, ateş dikeni, böğürtlen türleri genellikle çalı türlerinde oluyor, bu ise geniş gövdeli nerdeyse bir apartmanın üçüncü katına kadar uzanan bir ağaç, meyvesi goji berrye benzemiyor ateş dikeninin meyvesine benziyor ama onun gibi çalı değil...evet hayat ağacı demek lazım...sevgilerimle..
SilFotoğraf çok net değil ama çiçek ve meyveleri tarifinizden anladığım kadarıyla bu bir "ateş dikeni". http://www.agaclar.net/forum/calilar/645.htm
YanıtlaSilHer yerde gördüğüm ateş dikeni olacağı aklıma gelmemişti ama haklısınız...kocaman gövdeli ve çatıya kadar uzanan boyu ile..teşekkür ederim
SilKokina ya benziyor ama arkadaşlarda araştırmışlar...
YanıtlaSilBağlılık,sorumluluk,vicdan ve sevgi, Allah yokluğunu göstermesin Ayşe Hanımcım, sevgiler :)
Benden de sevgiler:))
SilAğacın adı Ateş Dikeni. Bu öykü için de sağol Ayşeciğim. Öpüyorum
YanıtlaSilÇok utandım, her yerde olan ateş dikeni miydi bu ağaç:))
SilTeşekkür ederim , ben de öpüyorum...
Hayatımızın orta yerinde olup da bize hiç değmeyenlerin yanısıra bir de hayatımıza teğet geçip yüreğimizin ortasında yer edenler oluyor. Ne tuhaf...
YanıtlaSilVe her gün mecburen gördüğümüz şeylerdeki anlam...sevgilerimle Handan....
YanıtlaSil