9 Haziran 2021 Çarşamba
devrik kiraz ağacı
8 Haziran 2021 Salı
Garip
Tam kapanmanın birinci gününde evi derinlemesine temizliğe karar vermiş her şeyi ortalığa saçmıştım. İkinci gün etrafa saçılanların çokluğu gözümü korkutmuştu, her şeyi ortalıkta öylece bırakıp umursamamaya karar vermiştim. Ayağıma takılanları tekmeliyor, gözüme takılanları kurcalarken bir kutu içinden koyun yünü çıktı. Yünleri kutusundan çıkarttığımda bir ağaca yaslanma ihtiyacı hissettim, odamın bir duvarına ağaç gibi yaslanıp ayaklarımı kendime çekerek yere oturdum.
Bir parça koyun yünü...
Otuz yıl öncesinin yazında , başka bir şehre tanışıyoruz diye beni tek başıma köye yollamışlardı. Büyükanneler dedeler kuzenler kalabalıklar içinde ailemin yokluğunu hissediyor, çok üzülüyordum. Her gün hayat denilen odanın pencerelerinden ailemin yolunu gözlüyordum. Annemi babamı çok arıyorum diye arkamdan garip diyorlar, ne yapsalarda bu garipliğim gitsin diye düşünüyorlardı.
Bir gün hayatın kapısına bir kuzu getirdiler, beni çağırdılar; bu kuzu senin dediler.
Bir koyuna nasıl bakılır , bilmiyordum ama kısa zamanda koyun kendine baktırmayı öğretmişti. Hayatın penceresinden ayrılıp, bahçeye inmiştim.
Hangi otları sevdiğini anlamış , ağaçlara dolanan sarmaşıkları daha çok sevdiğini bilmiştim. Sarmaşıkları ağaç gövdesinden ayırmaya çalışırken heyecanlanır, bir an önce koparıp ağzına vermem için ayaklarıma dolanırdı. Ağzına verdiğim otlardan çok memnun olduğunu göstermek için olduğu yerde zıplardı.
Sesimden tanırdı, nerde olursam olayım şıp diye beni bulurdu.
Ot bulmaktan yorulduğumda ağaç gölgelerine otururduk . Ağaca sırtımı verir ayaklarımı kendime çekerdim, aradaki boşluğa , dizlerim altına, başını koyardı. . Yaz tatili ödevlerimi, hüseyin rahmi romanlarını dizlerim altında başı olduğu halde bitirdim.
Adını Garip koydum. Artık ikimiz de gariptik.
Ben kaçardım, Garip peşimden koşardı. Ben saklanırdım Garip beni bulmaya çalışırdı. Yorulduğunu belli etmek için dizlerime toslardı.
Dayanamaz , onunla konuşurdum. Kimselere söyleyemediğim şeyleri söylerdim, okulda beğendiğim çocuğu. Garip hiç konuşmazdı ama
kehribar gözlerini, gözlerime diktiği zamanlar, konuşacak sanırdım. Bazen arkadaşı, bazen de annesi olurdum ,Vita yağlı toz şekerli ekmeklerimi yalamasına izin verirdim.
Göz bebeklerinde koyu kahverengi benekler vardı. Bütün yaz birbirimizin gözlerine baktık.
Otların kuruduğu sıcak bir Ağustos sonunda avluda bir hareketlilik başladı, dedemin kamyonuna herkes binmeye çalışıyordu, kasaya çarşı ekmekleri, büyük sacı, büyük mangalı koyuyorlardı. Kamyon kasasına benimle beraber Garip'i de çağırdılar. Kamyondaki herkes çok mutluydu, el çırparak şarkılar söylüyorlardı. Ben de el çırpmaya şarkı söylemeye başladım. Üzerimizden hızla geçen ağaç dallarını tutuyor Garip yesin diye yaprak kopartıyordum. Başını dizlerimin altına sıkıştırmış , kopardığım yaprakları yemek istemiyordu. Hiç farkında değildim. Kamyon kasası toprak yolda sallandıkça kadınlar yerlerinden hopluyor, hopladıkça gülüyorlar. Herkes çok mutluydu. Herkes biliyordu, bir amaç için toplanmışlardı, iştahla hazırlanmışlardı, ben bilmiyordum.
Kamyon durduğunda organize oldular, ben dal toplamaya gidenler arasına katıldım.
Şen kalabalıklar içinde mangalı tutuşturmak için çalı çırpı ararken , gerçeklerden ne kadar da uzakmışım. Sonraki zamanlarımda da yaşım kırka geldiğinde de gerçekleri kavrayamamakta çok başarılı oldum. Dünyanın gerçeklerine karşı hep garip kaldım.
Dönüşte kamyon kasasındaki tek Garip bendim, halim ile o şen kalabalığı korkutmuş başka türlü başıma üşüştürmüştüm. Yüzüme üfleyeni, su çarpanı, saçlarımı okşayanı, dizlerine vuranı, annesine babasına haber mi verilse diye korku ile söyleneni...
Bunca yıl sakladığım bu yünler ona mı ait bilmiyorum, acımı hisseden küçük teyzem elinde bir tutam yün ile yanıma, hayatın penceresine gelmişti.
Mutlu bir kalabalık gördüğümde içime korku düşer, mutluluğu bozan ben olabilirim diye... Çağrılmaktan ürkerim.
Rüyalarımda özür dilerim, ağaç gövdesine sarılmış sarmaşık gördüğümde gözümü bir kehribarlık kör eder, dizlerimin altı sızlar.
Yaslandığım yerden kalktım, yünleri kutusuna koyup
çok uzaklarda kalmış bir hatıranın kapağını kapattım. Gözden uzak bir yere kaldırdım.
2 Haziran 2021 Çarşamba
Tam kapanma 1. gün
Tam kapanmada Çorum'dayım. 17 günlük ev hapsinde iken tüm evi derinlemesine temizlemeye karar verdim. Daha önce yapmadığım kadar derinlemesine bir temizlik. Tüm evi döktüm. Dolapların, çekmecelerin hurçların, kutuların, bavulların, çantaların içinde ne varsa hepsini dışarı çıkardım.
Kapalı şeyler açığa çıkınca, görünmez şeyler görünür olunca korktum, o kadar çoklarmış ki. Küçük bir kutunun içinden çıkanlar tüm odayı kaplıyor, devleşiyor. Gözüm korktu.
17 gün boyunca uğraşılsa yerlerine konulamayacak şeyler her tarafta iken, karantinanın birinci günün akşamı evi derinlemesine temizlemekten vazgeçtim.
Yıllarca saklanmış şeyleri görmek ağırlık yapmış, sırtıma binivermiş, birden bire halsiz bırakmıştı.
Hava alsın diye balkona çıkardığım çeyizlik yorganlarımı içeri alacak kadar gücüm kalmamıştı. Sahip olduğum tek tarihi varlığımı, aile mirasımı öylece bırakıverdim , balkon demirlerinde...
Annemin dolabında 20 yıl , ananemin sandığında 30 yıl, büyük ananenin yüklüğünde 17 yıl bekleyen yorganı, baza altındaki hurcumda ben de 25 yıldır saklıyorum.
Yüzyıl önce, Kızılırmak'ın kenarında otlayan koyunların yünlerini, rengarenk satenler ile buluşturan yorgancının el emeği şimdi balkon demirlerinde asılı , Çorum'daki inşaat gürültüsünü dinliyor.
Kesilen ağaçların, kaybolan bahçelerin üzerine beton dökülmesini izliyor, yorganım.
Pergolesi: Stabat Mater - 12. Quando corpus - Amen ( en son)
1 Haziran 2021 Salı
Bardak gülleri
Babam bahçeyi suluyor, annem dikiş dikiyor. Ben mutfaktayım, kahve yanında nasıl bir tatlı yapayım diye düşünüyorum. Annem çağırıyor, belimin ölçüsünü almak istiyor. Annem, mavi çiçekli bir kumaştan bana bir elbise dikecek. Annem belimi ölçüsünü alırken çilekli pasta yapmak aklıma geliyor, bahçeye doğru sesleniyorum; baba çilek toplar mısın?
Babamın bir elinde bardak gülleri öbür elinde çilekler, bahçeden geliyor. Çilekler ile mutfağa koşuyorum. Babam bardak güllerini vazoya koyuyor. Annem mavi çiçekli kumaştan başını kaldırıp bardak güllerine bakıyor. Bu çiçek ananemin en sevdiği çiçekmiş, adını da ananem koymuş .
Köpüklü kahve yapmasını bilmiyorum ama on dakikada çilekli pasta yapabiliyorum.
Köpüksüz kahvelerimizi içerken annem ile babam çilekli pastamı övüyorlar. Hayatlarında hiç böyle güzel pasta yememişler....Bardak güllerinin kokusu öyle çok ki, tüm dünyaya yetecek kadar. Kendi payıma düşeni içime çekiyorum, zamanı, annemi, babamı, mavi çiçekli elbisemi, bahçemi, köyümü...
Bitmesin istiyorum, bu koku.
Ayrılırken, poşetler dolusu, bahçenin sebze meyvesi ile uğurluyorlar beni. Babam peşime bardak güllerini de koyuyor.