26 Şubat 2020 Çarşamba

İngiltere kuşları , Blackbird



İngiltere'nin gri ıslak sabahında yetişme telaşındaki kalabalık ile  şehre doğru yürürken bir ses duydum. Aceleci  kalabalık içinden sıyrıldım. Sesin geldiği yere yolumu çevirdim. Sesin sahibini, kilisenin arka bahçesinde kuru dalların içinde buldum. Şehrin her yerinde sıkça  gördüğüm kara tüylü sarı gagalı  kuşlardan bir kuştu. Duyduğum ses gerçekten bu kuştan mı geliyordu emin olmak için ağacın altında beklemeye başladım. Kuş cılız bir iki name ile öttü sustu, kuşun  karatavuk olduğunu anladım. Ama bu karatavuğun yolu hiç Çorum'a düşmemiş olmalıydı... Çorumda mutfak penceremin önündeki çam ağacına konan karatavuklar  öyle bir öterlerdi ki sesleri tüm bozkırı inletirdi. Bir solukta öyle uzun nağme tuttururlardı ki  küçük gövdeleri çatır diye çatlayıverecek ,öterken ölüverecekler sanırdım.
İçli içli öterlerdi, sesini duyanların tüyleri diken diken olurdu. Alt komşum bu sesi her duyduğunda " namaza çağırıyor "derdi. Yağmurlardan hemen sonra ötmeye başladığında ise  "mübarek kuş  abdest aldı  ezanı bekliyor"  derdi. Sabah gün ışımaya başladığında tüm kuşlar ötmeye başladığında "kuşluk vakti" girerdi. Kuşluk vaktinde kuşluk namazı kılınırdı.
 Sokağın karşısındaki komşum ise öten karatavuklara başka anlamlar verirdi. Çam ağacı onun bahçesindeydi, çam ağacını kocası elleriyle dikmişti, karatavuk bu çam ağacında öttükçe, " eşimden haber getirdi "derdi, İşini gücünü bırakır kuşa kulağını verip ağlamaya başlardı, çünkü kocası  yeni ölmüştü , her yerde onu arıyordu.
Babamdan duyduğuma göre de karatavukların erkekleri öterdi, eşlerini bulmak için, dutlar oluncaya kadar beklerler dut mevsiminde de giderlerdi...
 İngiltere'de bir  kilisenin arka bahçesinde öten karatavuk , ne anlatmak istiyorsun, anlayamam, seni en iyi İngilizler anlar, ben buraların yabancısıyım diyerek yanından ayrıldım.


https://www.rspb.org.uk/birds-and-wildlife/wildlife-guides/bird-a-z/blackbird/





4 Şubat 2020 Salı

İngiltere'nin kuşları Robin


  Geceleri sokağımda bir kuş ötüyor, derin uykulardan uyandıracak  kadar güçlü sesi var. Gecenin içinden gelen bu sese kulak veriyorum. Daha önce duymadığım şeyleri haber veriyor gibi, anlamaya çalışıyorum.
Karanlık içindeki musikisi başka bir aleme davet ediyor.  Anlatmaya çalıştığı şeyde öyle ısrarcı heyecanlı bir kararlılık içindeki... yatağımdan kalksam pencereden baksam kuşun haber verdiği hakikati görebilecekmişim gibi. Üşeniyorum, bu soğuklarda kafamı bile  yorgan içinden çıkarmaya. İlk kez bugün davetlerine icabet edebildim, gecenin üçünde kalktım, pencereden karanlığa baktım. İngiltere'de oturduğum şehirde hava karardı mı herkes evlerine çekiliyor, akşam yedide çocuklar uyuyor büyüklerin uyuması da sekizi geçmiyor olsa gerek akşam sekizden sonra iki katlı evlerin tüm ışıkları sönüyor. Zifiri karanlık çöküyor sokağa, sokak lambalarından başka bir suni bir ışık yok. İşte bu tek aydınlığın içinden
sokak lambasının ışığında küçük bir kuş görünüyor, İngiltere'nin en sevilen en meşhur kuşu Robin.
Kart postalların en büyük kahramanı Robin


İngiltere'nin her ağacında görünen bu küçük kuş o kadar çok seviliyor ki, sırf robin yesin diye ağaçlara süslü kuş yemlikleri asıyorlar. Ama  kuşlar insan elinden beslenmeye muhtaç kalmamışlar, burası solucan cenneti, uçsuz bucaksız bahçelerin toprağı solucan kaynıyor, her çeşit meyve ağaçları ile dolu parklar bahçeler...
İngiltere kuşları adlı kitaplar aldım ikinci el mağazalarından,  onları daha yakından tanıyayım, belki anlatmak istediklerini anlayabilirim diye.
https://www.rspb.org.uk/birds-and-wildlife/wildlife-guides/bird-a-z/robin/

1 Şubat 2020 Cumartesi

İngiltere'nin kuşları 1

İngiltere'de yaşadığım Devon bölgesinde  martılar çok iriler.
 Geniş düzlüklerde toplu halde solucan arayan martıları gördüğümde koyunlar otluyor sanıyordum. Köpeklerin koşturması için olan bu geniş çimlerde   martı gören köpek ürküyor. Martılardan tüm İngiliz halkı çekiniyor.  Dikkat martı saldırabilir uyarılarını şehrin her yerine  asmışlar. Martılara ekmek atanları, besleyenleri de uyarıyorlar; sakın martıları beslemeyin diye  tabelalar var.



 Belediye meclis üyesinin sandviçini kapmaya çalışırken adamın dudağını yaran martı üzerine  martılara ekmek atmanın cezası da var, 80 Pound. İngilizler martılara yem vermeme konusunda çok sadık iken yabancılar ,öyle değil. Katedralin  martıları  kimin İngiliz  kimin yabancı olduğunu bir bakışta anlıyor, gözlerini x rey cihazı gibi gezdiriyor ,çantasında sandviç olabilecek yabancıları bile anlıyor, ona göre yaklaşıyorlar. Bir dilencinin elini açması gibi  ağızlarını açıyorlar. Yabancılar yufka yürekli,  martılara bir parça ekmeği çok göremiyorlar, gizli kapaklı çantalarını açıyorlar.  Bir de   şehir merkezindeki seyyar sosisçinin orada  martılar var. Bunlar Katedral martılarına benzemiyor, ekmeğini zorla alanlardan. Çete gibiler insan elinden sosisli alma konusunda çok deneyimli ve bilgililer. Sosisçinin karşısındaki trafik ışıkları üzerinde pusuya yatıyorlar. Domuzlu sandviçini paket yaptırmayıp elinde yiyerek yürüyenleri , elinde sosisli ile  karşıdan karşıya geçmek için düğmeye basanları hiç af etmiyorlar .  Özellikle yaşlılara odaklanıyorlar, elinde sosisli olan her yaşlı daha çok tedirgin. Tanık olduğum iki olaydan birinde yaşlı adam  yukarıdan birdenbire belirivereni fark edene kadar martı   ekmeğin içinden  sadece sosisi alıp kaçmıştı, diğerinde ise yaşlı kadın çok inatçı çıktı sosislisine sarıldı , martı da inatçı çıktı kadın kollarını açsın diye hareketler yapmaya başladı. Şehirden uzaklaşıp ,
Yunus ile sahile indiğimiz bir gün çantamızdan kaşarlı marullu sandviç poşetini çıkarırken onlarcası üzerimize uçmaya başladı. Tırnaklarını gagalarını açmışlar , üstümüzde pike yapıyorlar sanki üzerimizde savaş uçakları uçuyor. Kafamızı kollarımızın arasına alıp koşmaya başlarken , anne at kurtulalım diye bağırıyordu Yunus.Sandviç poşetini  denize doğru  fırlattım, hepsi  sandvice denize doğru üşüşürken biz aksi yönde sahilden koşarak uzaklaştık .
İnsanların elinden zorla sandviçini alan İngiliz martılarını seviyorum, keşke tüm hayvanlar bu martıları örnek  olsa diye iç geçiyorum. Sandviçler sadece insanlar için mi, martıların  canı da çekiyor.
Aldi adlı ucuzluk marketine kuş gözlem teleskobu geldiğini görünce havalara uçtuk. Teleskobu mutfak tezgahına kurduk, mutfak penceresinden beri  çatılara  konan martıları izliyoruz. Bizim mahaldeki martılarda saldırganlık yok,  sabahları bizim gibi şehirde çalışıp akşam da  bizim mahalleye çatılara geliyor, yoruluyor, olabilirler.