On dokuz yıl boyunca aynı evdeydik, huyunu suyunu öğrenmiştim. Her şeyime tanık oldu. Gözyaşlarıma kahkahalarıma hayallerime şahit oldu. Konuştuklarımı duydu, radyodan açtıklarımı dinledi. On dokuz yıl aynı köşesinden beri sessizce benimle oldu. On dokuz yılın her fotoğrafının arkasında bir dalı bir yaprağı...
Tatile çıkacağım zamanlar sulanması için anahtar bıraktım güvendiklerime. Bir tatil dönüşünde bütün yapraklarını saksının dibinde gördüm, anahtar verdiğim eve hiç uğramamıştı. Pişmanlık gözyaşı içinde tekrar canlansın istedim, canlandı. Ama eskisi kadar kocaman yapraklar vermedi, küçük ve seyrek canlanmıştı. Küsmüştü. Küskünlüğünü yılda bir verdiği cılız yapraklarıyla hep hatırlattı. Kalbini bir daha hiç kazamadım, küskünlüğünü unutturamadım.
Çorum'daki yeni yerini beğenmemezlik etmedi. Salonda aynı koltuklar yanında az güneşli yerinde mutluydu. Çorum'un kışı İstanbul'un kışına benzemiyordu, salon çok büyük ısıtamıyorduk. Tasarruf olsun diye salonun kaloriferlerini kapattık. Isınması kolay daha küçük bir odada oturmaya başladık. Çiçeğimi soğuk yerde, uzakta kalmasın diye hiç güneş görmeyen bu küçük odaya pencere önüne koydum. Bir iki yaprağını döktü, anlamadım. Yaprakları döküldükçe alışır dedim, önemsemedim. Yaprakları azaldıkça korkmaya başladım, yine mi küsmüştü.
Benden uzakta değildi, soğukta değildi, alıştığı yer bunlardan daha mı önemliydi.
Dallarında hiç yaprak kalmadığını gördüğüm gün, küstüğüne inanabildim.
Eski yerine yerleştirdim. Hiç olmadığım kadar çok yanında kalmaya başladım. Kendi hazırladığım gübreli topraklar ile besledim, daha özenli suladım. Umursamadı. Haftalardır bir kuru dal olarak bana bakıyor. Konuşuyorum saksına toprağına, kuru dalına doğru; "Kış bitti diyorum, ilkbahar senin en sevdiğin en çok yaprak açtığın"... Duymuyor. Yeni anladım, anlayınca, onu ilk gördüğüm andaki gibi sarsıldım, Artçı ölmüştü, ben öldürmüştüm.
Artçı , sevgili çiçeğim, önce kocaman turuncu yeşil yaprakların ile sonra yine benim düşüncesizliğimle azalan ve küçülen yaprakların ile yirmi yılı birlikte yaşadık. Sen hep iyi olandın, ben ise dengesiz, kör, yalancı, kendini beğenmiş bir karanlıktım. Senin yokluğunda anladım ki hep aynı köşenden beri bana aydınlık oldun, farkına yeni varıyorum, aydınlığını arıyorum, seni hiç unutmayacağım. Birlikte dinlediğimiz bu şarkı sensiz çalıyor artık, şarkı , kuru dallı fotoğrafının altında hep çalsın diye buraya koyuyorum.