Sabah gün doğmadan köyün tüm horozları bir ağızdan ötüyor, evin horozu ise yatak odalarının önünde tek tek durarak öyle içten ü, ürü, ülüyordu ki , sabahın köründe kalkmamak ayıp olacaktı.
Selen Abla'nın horozu sayesinde
gün ışımadan deniz kenarına inmiş oluyorduk. Birinci günümüzde sahilde toplanmış insan kalabalığını görünce, biri boğuldu herhalde diyerek çok korktuk, ambulans geldi mi nerde diye bakınırken yanımızdan çoluk çocuklu turistler güle oynaya kalabalığın içine doğru gidince , meraklandık. Deniz kaplumbağaları yumurtadan yuvalarından çıkıyormuş.
Dünyaya gelen kaplumbağalar ilk önce telefonları görüyordu. Yumurtadan çıkan kaplumbağalar hemen ayaklanıyor, denize doğru hareket etmeye başlıyordu. Kaplumbağalar yollarını , gece ay ışığına, gündüz ise güneşe doğru ilerleyerek buluyorlarmış. Bu sahilde geceleri ay ışığından başka hiç bir aydınlatıcıya izin verilmiyor, ateş yakılması , araba farı , cep telefonu ışıkları kaplumbağaları yanıltabiliyormuş. Küçücük bedenleri ile öyle mücadele ile ilerliyorlardı ki... Bu zorlu yürüyüş ile doğdukları sahili akıllarına kodluyorlarmış, yirmi yıl sonra anne olacak yaşa geldiklerinde yine bu sahile gelip yumurtalarını bırakmak için gerekliymiş.
Bu sahil, bu hayat ne çok mucizelere gebeydi, sabahın bu saatinde deniz en sakin en durgun halinde. Üç yavru kaplumbağa denize kavuşuyor, diğerleri yavaş kaldığı için görevli tarafından toplanıp kovalara konuluyor, gün doğmadan denize ulaşmaları gerekliymiş yoksa tehlikeli dedi. Kovadaki kaplumbağalar gün batınca denize salınacaklardı.
Yuvalarından güneşe doğru en azimli , en hızlı ilerleyen üç kaplumbağa denizde yüzmeye başlamıştı. Biz de suya giriyoruz, üç kaplumbağayı rahatsız etmeden uzaktan kulaç kulaç mutluluğu yaşıyoruz, hayat ne güzel ne harika, burada yaşayan insanlar ne şanslı...
Selen abla gibi burada yaşasaydım ( dün Çorum'daydım), Olimpos var şimdi, pırıl pırıl deniz, ayaklarımı ısıran balıklar, tüm ağırlığımı üzerimden alan bu masmavi su, gerçek olan şu an , gerçek olan şimdi, hayalde yaşamıyorum, gerçeği yaşıyorum, sırt üstü yüz üstü yüzüyorum, dibe dalıp balıkları kovalıyorum...
Bu sabah doğan , en doğru, en hızlı en iyi yürüyen üç yavrunun ömrü beş dakikaydı, yürüyemeyen yavaş yavrular belki de altmış yıl yaşayabilecekti.(deniz kaplumbağaları hakkında)
Üç kaplumbağanın yok oluşundan sonra deniz dalgalandı.
Çıralı Olimpos çok güzeldi, bir hafta öyle çabuk geçti bitmesin diye gözlerimi kapadım, gözlerimi açtığımda Çorum'daydım.
(Selen ablanın rahmetli annesinden kalan arazisi çok değerlenmiş bir kaç aya kadar onlarca daire getirecekmiş, ne yapacaktı onca parayı diye soranlara" kraliçeler gibi yaşayacağım, hayatımın son demlerini buralarda çürütmeyeceğim dediğinde " artık pansiyonculuk yapmaz, bu güzel yere kolay kolay gelemeyiz" diye iç geçirdik...)