19 Eylül 2018 Çarşamba

İstenmeyen

Kazlar bir aylık oldu, büyüyorlar.  "Yavru tüyleri" dökülmeye başladı. Yavru iken bütün kazların rengi tek renk, sarıydı. Elli yedi tane kazın kırk beşi aynı ırktan , bembeyazlar. Diğer on iki tanesi kırma, siyah - gri karışık. On iki tanenin içinden sadece birisinin tüylerinin hepsi gri, hiç beyazı yok.
Artık büyüdüler diye başlarında bekçilik yapmıyordum.  Özgürce istedikleri yerde otlanıyorlar,kocaman gölde diledikleri kadar yüzüyorlardı. Gri kazın topalladığını görünce ayağına diken , kıymık batmış ya da  incitmiş olabileceği aklıma geldi. Yakalayıp ayağına bakmalıyım diye göz hapsine aldım. Topalladığından olsa gerekti diğer kazların hep gerisindeydi. Bir an önce ayağına bakmalıyım diye peşinden  koşuyordum ama  öyle hızlıydı ki ne yaptımsa tutamıyordum. Bir akşam yuvalarına girdiklerinde köşeye sıkıştırıp kucağıma aldım. İlk kez bu kadar yakındık, yakalanana kadar bağırış çağırış iken kucağımda sesi kesildi. Hiç bilmediğim bir bedene sarılmıştım, sıcacıktı.Hemen ayaklarına baktım görünürde hiç bir şeyi yok gibiydi.
  Gri kazı izlemeye başladığımda diğer kazlardan geri kalmasının dışında tek başına dinlendiğini tek başına otladığını gördüm. Oysa kazlar birbirlerine çok bağlıydılar her şeyi birlikte yapıyorlardı, otlarken yüzerken birazcık ayrı düşseler  öyle bağırıyorlar ki, kavuşuncaya kadar huzur bulamıyorlardı.
Gri kazın tek başınalığının sebebi neydi?




 
Elime cep telefonunu alıp uzaktaki kardeşime gri kazın tek başınalığını yollamak istedim. Ceviz ağacının arkasından beri kaydetmeye başladım.
Gri kaz izlendiğini hissettikçe  huzursuz oluyor, kendine güvenli bir yer arıyordu. Gri kaz için güvenli yer arkadaşlarının yanıydı, aynı kuluçka makinasından çıkmışlar aynı kutu içinde bu bahçeye salınmışlardı. Kendi gibi bildiği arkadaşları onun için ana kucağı gibiydi, her tedirgin anında ilk önce  diğer arkadaşlarına bakıyor onlarla birlikte ise korkmuyor,  onlardan uzaklaşmış olduğunu hissedince hemen yanlarına koşuyordu.   Yine arkadaşlarının yanına gitmeye çalıştı, oturduğu yerden zorla kalktı, topallaya topallaya ait olduğu sandığı sürünün içine doğru. Hep birlikte dinlenen diğer kazlar gri kazın yanlarına gelmemesi için ilk önce boyunlarını uzata uzata bağırarak uyardılar , can havliyle  yine de gelen gri kazın ,   her yerini gagalayıp tüylerini yollamaya başladılar. Öldüresiye istenmiyordu. Gri kaz için arkadaşlarından ayrılmak ölüm gibi olduğu için onlardan gelen her acıya alışmış bir şekilde birazcık daha geriye gözlerinden uzak bir yere doğru  kendini attı. Ayağının topallaması da arkadaşlarından aldığı bu  darbelerden dolayı olmalı...






6 Eylül 2018 Perşembe

Kaz çobanlığı



İki aydır kaz çobanlığı yapıyorum.   Kaz nasıl bir şeydir  , ördekten ayırt edemezken, hiç hayvan yetiştiriciliği yapmamışken, ilgi de duymazken hatta hayvanların insanlar tarafından yenilmesine karşı iken vejeteryan olmaya çalışırken … Bir sabah  arabasının arka koltuğunda  57 tane kaz yavrusu ile babam çıkageldiği için, mecburen.

Ön hazırlıksız, birden bire gelmelerine karşı 57 yavru kaz hemen uyum sağladı bahçeme. Ne yapacağını şaşıran ayakları dolanan  bana yol  gösterdiler, " sen tasalanma biz kolay kolay ölmeyiz, bizi kendi halimize bırak" dediler.

Gündüz bahçede dolaşıp akşam olunca evin alt katındaki boş odaya giriyorlardı. Çobanlık yavru iken gerekliydi, başlarından ayrılamıyordum, bahçede otlarken kedilerden yırtıcı kuşlardan akşam da tilkiden kurttan sansardan korktuğum için gözetlemek zorunda kaldım, bahçeye onlar için kümes yaptım ama şimdi iki aylık oldular , büyüdüler, korkum kalmadı.
Sabah gün doğar doğmaz kapılarını açıyorum, sıra sıra dışarı çıkıyorlar, hemen kendilerini göle atıyorlar, karınları acıkıncaya ve susayıncaya kadar( gölün suyunu nedense içmiyorlar) yüzüyorlar, bahçeye çıktıklarında ya otlanıyorlar ya da uyukluyorlar. Akşam gün batmaya yakın (  iki haftadır saat 18:50 de dakikası şaşmadan) yatmak için evlerinin yolunu tutuyorlar. Arada yem alıyorum, talaş alıyorum.
 Yavru iken çok tedirgindim, başlarında anneleri büyükleri olmadığı için ne yapmaları gerektiğini gösterme konusunda kendimi sorumlu hissediyordum. Üç haftalık olduklarında hala yanı
başlarındaki göle girmediklerini görünce zorla göle sokmaya çalıştım, korktular bağırış çağırış kaçıştılar. Oğlumun havuzunu kümeslerinin içine koydum, su ile doldurdum, ilk önce havuz yenir bir şey mi diye  tadına baktılar, o kadar çok gagaladılar ki havuzu, param parça yaptılar ama bir kaç tanesi yüzmeyi denedi...



Bahçemde ot kalmadı, çim biçme makinası gibiler, önlerine ne gelirse gagalıyorlar, zararlı otlar var mı   diye araştırıyorum. Çim kalmadı, en çok kara lahanayı seviyorlar, semizotunu , mısırı, yaprağı , odunu... karalahana diktim onlar için her yere. İncirler oldu, yere düşen incirleri bütün bütün yutuyorlar, korkuyorum boğulacaklar diye...

Onlar için yaptığım her şeyin farkındalar, ilk kez elime keser çivi aldım, yemlik yaptım.



 Gün gün büyüdüklerini görmek tarifsiz bir duygu , mutluluk veriyor.



















3 Eylül 2018 Pazartesi

Okullar açılırken


   Okul formasının pantolonunu alır almaz üç kat geriye katlamışım, ilk sene paçalarını götüremiyordu, ağırlık yapıyor olmalıydı üç kat kıvrılmış kumaş. Ama yepyeniydi, tüm sınıf arkadaşlarının ki gibi.
İkinci sene ilk katı açmışım, en üstteki ince beyaz çizginin işaret ettiği gibi, bu pantolon geçen sene alındı diyor. Yine de yeni, yepyeni olmasa da...

Alttaki ikinci beyaz çizgi , üçüncü seneyi haber veriyor. Üç senedir aynı  pantolonu giyiyorum diye bağırıyor. Yeni değil ama eski de değil.

Kilo aldığı için beli dar geldi diye ilkokul sonda yenisini almak zorunda kalmıştık. Belin idaresi yoktu, aynı pantolonla ilkokuldan mezun olmasına izin vermedi.   Paçalar  bel gibi değildi,  halden anlayan, her seneye uyum gösterendi.

"Yeni"sini almak her çocuğu mutlu edecek diye bir gerçek yok. Bazı çocukları "eski" de mutlu edebilir, idare ettikçe  mutlu olan anne babaları oldukça...