Bu karda kışta dondurucu soğuklarda Murat Sevinç'in "Hey Garson! adlı kitabı cumartesi sabahı Çorum'a geldi. Tüm aile kahvaltı sofrasında iken yeni gelmiş kitaba da bir sandalye çektik, kitap konuştu biz dinledik. Güldük, hüzünlendik, şaşırdık, düşündük.
Oğlum kitabı sonuna kadar dinledikten sonra" ben de garsonluk anılarımı yazacağım" diyerek odasına kapandı.
Kitabın yazarı, çok sevdiği üniversitesine asistan olabilme hayali kuruyordu, hayaline kavuşabilmek için hiç bilmediği bir ülkeye gitmesi gerekiyordu. Dil öğrenip, ülkesine dönüp mesleğini ele alabilmesi için verdiği çabanın içinde garsonluk yapmak da vardı.
Oğlum da garsonluk yapmıştı geçen yaz tatilinde, hayalindeki ," markalı cep telefonunu" elde edebilmek için.
Oğlunun hayallerini önemseyen bir anne olduğumu sanıyordum. Kendine ait hayalleri için müzelere, tiyatrolara götürdüm, müzik aletleri aldım, baş ucunda okuyacağım kitaplar aldım, beyaz tuvaller aldım, renkli boyalar , kendi gözünün gördükleri için fotoğraf makinası aldım, küçük bir radyo aldım, kulaklık aldım, mikroskop aldım, odasının duvarına dünya haritası aldım küçük gemiler yaptık, içine hayallerini yazdı, köyümüzden geçen Kızılırmak'a saldık. Hayallerinin arkasında annen var, hep sana destek olacak diyerekten yüreklendirmelerime , " tek hayalim cep telefonu" dediğinde ne halin varsa gör dedim, bir kuruş vermem dedim... Küçük gördüm hayalini. Onun yaşındaki kendimin hayalleri ile kıyasladım. Onun yaşındayken hayal dünyasında yaşıyormuşum, hiç kimsenin umurunda değildi hayal kurmam, sobanın başına geçip uzun uzun yanan ateşe neden baktığımı, yorganın altına el feneri ile girdiğimi, pencereye konan kuşların bana bir şey söylemek istedikleri için geldiklerini, bahçedeki kayısı ağaçlarının gece olunca canlandığını, uzak diye gitmeme izin verilmeyen arka mahallede duvarları şekerden bahçe çitleri çikolatalardan evler olduğunu, mavi pelerinli prensin kül kedisini değil beni aradığını hiç kimse bilmezdi. Ne çocukça ne saçma geliyor şimdi, her şeye inanan bir çocuklukmuş, şimdiki çocuklar başka ama sadece bir cep telefonu hayali çok acı geliyordu bana.
Hayalim, Kızılırmak'tan Karadeniz'e ulaştı ama sizden hayır yok diyen oğlum geçen yaz on iki yaşında iken bir dönerci lokantasında garsonluk yapmaya gitti.
Tüm yaz garsonluk yapması, hayalini gerçek yapmaya yetmedi, onca çalışmanın cep telefonu alacak kadar para kazandırmadığını, sildiği masayı beğenmeyenleri, kırdığı bardakların acısını, hor bakan gözleri, gördü. Masaya oturanlar ile ayakta bekleyenlerin arasındaki mesafeyi ölçtü. Bazıları için bu mesafe çok büyük iken hayal kurabilenler için çok daha yakın olduğunu anladı.
Çocukları kendilerine bırakmanın ne kadar önemli olduğunu hor gördüğüm cep telefonu hayali ile başladığı garsonluk tecrübelerinden anladım.
Bir çocuğun garsonluk anılarını canlandırıp yazma ilhamı verdiği için teşekkür ederim "Hey Garson".
( kitap - kedi fotoğrafı için , istediğim güzel köşelere gelmedi, kalorifer üzerinden indiremedim, neden rahatımı bozuyorsun bakışı ile )
Hepsinin dünyası o kadar farklı ki...
YanıtlaSilŞahane bir kitap, zevkle okudum. Bildiğiniz aynı türde kitap var mı?
YanıtlaSilÇok sevindim' sorunuz için detaylı bir yazi hazırlayacagim...sevgilerimle...
SilYazilarina bayiliyorum! Kolay gelsin ikinizede...
YanıtlaSilüniversiteyi bitirdiğim yıl kısa bir süre ben de garsonluk yapmıştım. hizmet edilen değil de eden olunca insanın bakış açısı nasıl da değişiyor... çok özlemişim yazılarını...sevgiler..
YanıtlaSilYaşlandığımı anladım bir sonraki cümlemi yazacakken:Bizim zamanımızda hayaller tozpembeydi...
YanıtlaSil