Karanlık bir günde bembeyaz bir Van kedisini parkın bir köşesinde ağlar bulmuştum, kucağıma almış bir kedi nasıl böyle içli içli ağlayabiliyor demiştim.
Sonra bu güzel, bu cins kediye hemen yuva bulunur , ağlaması son bulur diye eve aldığım, adını Aydın koyduğum kediydi. İlk kez bir kedi sahiplendirme işine girişecektim, acele etmem gerekti kendi kedim kudurmuş gibi misafirin üzerine atlıyordu. Misafirin önüne mamasını suyunu kumunu koydum, rahat olsun diye kapısını kapattım. Dışarıda nasıl yorulduysa iki gün uyudu. İki gün sonra ayaklandı, kapalı kapılar açılsın istedi, kapının ardındaki canavarı görünce sindi, hayatımda gördüğüm en güzel kediydi. Güzelliği, cinsi ile ilgili miydi, daha önce hiç Van kedisi görmemiştim , kendini sevdirmesi, taratması, kucağa gelip sarılması tırnaklarını hiç çıkartmaması, traşlı gibi hiç tüyünün olmaması güzelliğine güzellik katıyordu. Kendi kedim her fırsat bulduğunda bu güzelliği , parça pınçık edip beyazlığını kana buluyordu. Bir an önce kediciğe yuva bulmak için iki kişiden yardım istedim, benim gibi bir cahile yol göstersinlerdi. Bu iki kişi ile hiç yüz yüze gelmedim kedi üzerine bir internet sitesinden tanışmış ikisini de çok sevmiştim. İlk arkadaşım profil resminde adında paylaşımlarında ateist olduğunun üstünde duruyor, öbürü ise muhafazakar. İkisine de güveniyorum , kapılarını hayvanlara açmışlar sayısız hayvana ev bulmuşlar, sonuna kadar canla başla yardımcı olmaya çalışan , koca yürekli insanlar. Her ikisi de yuva bulma sürecinde neler yapmam gerektiğini nelere özellikle dikkat etmem gerektiğini anlattı, yazdı. En sonunda, ilki "evrene emanet" diğeri ise " Allah'a emanet" diyerek Aydın'a şans dilediler.
İlk ilanım hemen ses getirmeye başladı, sahiplenmek isteyenlerin profil fotoğraflarına paylaşımlarına, işlerine güçlerine yaşlarına daha önce kedi bakmışlıklarına tatile gidişlerine yakınları olup olmamalarına kadar Aydın için sorular sorup ön elemelerden sonra kalanlardan ilk sıradaki bir kadın ile anlaştım, oğlu kedi istiyormuş, oğlu kedi çok seviyormuş. Akşam dokuzda Aydın'ı evlerine götürdük, oğlu ile birlikte Aydın'a sarıldılar, öptüler, kucakladılar.( benim kedi olsaydı, bir metre yakınına kimseyi yanaştırmaz. yanaşanı asla af etmez, dişler, tırnak geçirir, yaralardı, Aydın'ın ise yarım saat boyunca kadının koltuk altında sıkışık halde durabildiğine şahit oluyordum) Kedi sevgileri öyle büyüktü ki, ilk önce kedinin ismi değiştirdiler Pamuk koydular , sonra gece 11 e kadar kedi ile hayallerini anlattılar, en sonunda ayrılırken, iki arkadaşımın son sözlerini yerine getirmek kaldı,evrene mi, Allah'a mı emanet ? ( Kadın ve ailesi muhafazakar giyinmişlerdi) şüphe etmeden " Allah'ın emanetini bırakıyorum" dedim, koltuğunun altına sıkıştırdığı kediye öpücükler kondurarak Allah'ın bu güzel emaneti sonsuza kadar bizimle, dedi ve gece 11 den sonra Aydın'ı( Pamuk'u) yeni yuvasına bırakarak ayrıldım.
Sabah uyanıp kapalı telefonumu açtığımda mesaj üstüne mesaj bombardımanı, kediyi bir an önce gelip almamı istiyordu dün gece teslim ettiğim kadın. Kedinin tüyü dökülüyormuş, oğlu öksürmüş, sabaha kadar uyuyamamışlar oysa bana sormuş tüyü dökülüyor mu diye ben de sıfıra yakın tüyü olan bir kedi ve kendini taratmayı seviyor, demişim, tüm bunlardan tüyü dökülmediği anlamı çıkarmış, yanıltmışım...( benim kedim ile kıyaslamam yanlış oluyor demek ki, kedimin merinos koyunu gibi uzun lüle lüle tüyleri var ve asla asla taratmaz, her yerde pişmaniye gibi beyaz tüyler parça parça iken) Bu nerdeyse tüysüz kedinin tüyleri yüzünden istenmeyeceği, bir gecelik olağan üstü sabır gösterişlerini destan yapmış yaz yaz bitirilememiş, onlarca mesajı sabahın ilk ışıklarında alacağım aklıma hiç gelmemişti.
Yüzümü yıkamadan yola düştüm, Aydın'ı almaya gittiğimde evin çocuğu kediyi vermemek için direnirken anne üst üste " sen astımsın, sen hastasın, senin astımın var, sen tıkanıyorsun..." diyordu. Yanlış bilgi verdiğim için bütün gece uykusuz kalmalarına sebep olduğum için özür dileyerek kediyi aldım, eve getirdim. Aydın eve girer girmez çiçek saksılarının arasına sıkıştı, kendini görünmez yaptı, bütün gün oradan çıkmadı.
Bu sefer daha dikkatliyim tüyü dökülüyor, alerjiniz var mı diye de soruyorum, sahiplenmek isteyenlere. Emekli bir profesör benim alerjim , eşim, çocuğum yok , kediyi istiyorum dedi. Profesör oluşuna hemen vuruluyorum, Çorum starbaksında bekliyorum kediyi diyor. Aydın ile starbaks kapısında bekliyorum. Profesör elimdeki sepete eğilip kediye bakmadan, umarım her yeri tırnaklamaz, umarım klozete yapmaya hemen alışır, kedi kumundan hiç haz etmiyorum, umarım uysaldır diye umarlarını ardı ardına sıralıyor, kediye, cipine atmadan önce şöyle bir baktı ve umduğum gibi küçük değilmiş adı da Aydın değil artık Lokum dedi. Kediyi zorla mı veriyorum diye ikilime düşmüşken, Allaha emanet diyerek arka koltuktaki Aydın'a , (Lokum'a ) veda ediyorum. Prof yine umduğunu bulamamış gibi yüzüme bakarken , " birbirimize emanetiziz, birbirimize, birbirimize emanet" diye yanlış yaptığının farkına varsın diye öğrencisine tüyo veren eğitmendi... Yanlışımın farkına cip hareket etmeden vardım, Evrene emanet, evrene emanet ol Aydın diyerek arkalarından el salladım.
Yine sabah erkenden daha erkenden telefonum çaldı, profesörün yorgun sesi, lütfen rica ediyorum kediyi geri alın sabaha kadar uyutmadı, miyavladı durdu, bu kedi beni sevmedi..
Yine sabah yollara düşmüş iken ne oluyor diye sorgulamaya başladım, bu işler böyle mi oluyor diye iki kedi sever arkadaşımı aradım. Yok dediler böyle olmuyor, iki sefer üst üste sadece bir gece dayanabilen çok istekli sahipleniciler bir tek benim başıma gelmişti...Birazcık sabır etseydiniz diyemeyeceğim kadar , baskın bir şekilde çok çekmişliklerini haykırıyorlardı, özür dileyerek alıp geliyordum kediyi...
Nasıl bunaldım, nasıl yoruldum nasıl korktum nasıl anlatayım? Aydın'ın eve girince yine aynı saksıların dibine girip sinmesini görünce esas yorulan bunalanın kedi olduğunu fark ettim. Keşke karanlık bir günde bana gözükmeseydi sokaklardan kurtulmasaydı, bu insanları tanımak zorunda kalmasaydı, evlerini, ciplerini, egolarını koklamak zorunda kalmasaydı...Telefonumu kapattım. Aydın'ın yeni sahiplerine dair umudumu kaybettim.
Günler sonra telefonumu açtım, çok istekli sahiplenicilerin arasından iki kardeşin fotoğrafını gördüm, anneleri babalarını dahil etmemişler ,kediyi biz istiyoruz diyorlardı, aldığım tavsiyelere göre asla vermemem gerekiyordu, çocuklara emanet edilemezdi...Çocuklar ile konuştum, Çorum'un uzak bir köyünde oturuyorlar, kedinin yatağını yapmışlar...anneniz ile konuşayım dedim, konuşturdular, Çorum'un köyündeki kadın , çocuklarının elinden her iş geldiğini ne yaparlarsa güzel yapacaklarını, çocuklarına güvendiğini söyledi. Aydın'ı aldım yüz yirmi kilometre yoldan sonra köyün girişinde el ele tutuşmuş iki kardeşe emanet ettim. İsmini siz koyun ben Aydın diye çağırıyordum dediğimde, kedinin kafası karışmasın Aydın kalsın dedi biri, öteki ,kedinin psikolojisi bozulmasın Aydın kalsın dedi. Eve döndüm ama içim içimi kemiriyor, yine gelin alın diyecekler , tüyü dökülüyor, miyavlıyor, diyecekler diye yüreğim ağzımda bekledim. Ertesi sabah telefon gelmeyince ben aradım ne yaptınız diye, Aydın akşam birazcık ağladı, başını okşadık yanında yattık , uyuttuk dedi iki kardeş. Bir haftadır Aydın'ın fotoğrafları geliyor, köyde bahçede oynayan Aydın , minderlerde huzur ile uyuyan Aydın'ı görünce çocuklara emanet etmekle doğru bir şey yaptığıma yeni yeni ikna olmaya başladım.
Insanlarla ugrasmak kedilerle ugrasmaktan zor..hele de ne istedigini bilmeyenlerle..Cok gecmis olsun..Gokce
YanıtlaSilNeyse ki alanlar size iade etmiş.Kapının önüne de koyabilirlerdi bu kadar şikayetçi olanlar.Anlamadığım hem hevesle alıp hem şikayetçi olmaları.Sanki zorla verdiniz.Neyse sonunda rahat bir yuva bulmuş.
YanıtlaSilÇok yorucu olmuş ama inşallah bu sefer onu çok sevecek sahibine ulaşmıştır diyorum canım benim. Allah senden razı olsun, Aydın için bu kadar uğraştığın için güzel yüreklim, sevgiler... :)
YanıtlaSilMerhaba Ayse.Aralik ayinda bir kedi aldik,ogluma dogum günü hediyesi ama ben cok istiyordum.Esimse evimiz kücük oldugu icin ,biraz hassas diye canli hayvan pek istemiyordu.Ona sormadan emri vaki yapip aldim getirdim! Söyle uygun bir dakikada da karsisina cikardik! Adamin icinde inanilmaz bir kedi sevgisi varmis! Sok olduk! O kadar stres yapmistim oysaki,kizacak filan diye:))Kediye bebegi gibi davraniyor,hepimiz cok seviyoruz onu! Harika bir duygu kedi sahibi olmak! Gerci hepimizin ayri ayri hayvanlara ilgisi var ama ortak noktamiz kedi oldu:)) Yani bu is sevmeden olmuyor! Esim cok titiz biri olmasina ragmen kediye ses cikarmadi,onuda cok seviyoruz:)) Senin yaptigini eminim Türkiye de kimse yapmazdi! Sana kolayliklar diliyorum Aysecim,sevgiler,sana ve Yunus a!
YanıtlaSilÇok şükür Aydın emin ellerde. Hani derler ya "kızımı ne profesörler, doktorlar istedi de vermedim..." makam, din iman gösterisi filan,hepsi boş. Dünyayı ayakta tutan, hayatı yaşanılır hale getiren tek şey sevgi. Sevgiden zerre kadar anlamayanlar sevmeyi bu şeker köy çocuklarından öğrenmeliler.
YanıtlaSil