31 Mayıs 2018 Perşembe

Öğrenci evi

Yan dairemize üniversite  öğrencileri taşındı. Eğitim fakültesi son sınıf öğrencileriymiş,  aile apartmanı diye( apartmanın hepsi akraba ,yabancı ve kiracı olan bir tek biz varız) yöneticimiz soğuk bakmış. Yöneticinin yaşlı hasta annesi ," öğretmen olacaklarmış , kabul et oğlum " diye ısrar etmiş zaten bir sene sonra gidecekler diye  öğrenciler ile  aynı katta oturmaya başladık.
Öğrencilerin seslerine ve görüntülerine diğer apartman sakinlerine göre  en yakın olan bizdik. Erkeklerin dar pantolonları vardı bileklerinin üstüne kadar. Çıplak bileklerinin altında markalı spor ayakkabıları hep montlarının rengindeydi. Şekilli saçları ve sakalları vardı, ellerinde sallanan hep bir tesbihleri vardı. Küfrederek konuşmaları vardı. Sabahlara kadar kahkahaları vardı.
Uyarılmalardan ricalardan anlamaları mümkün değildi , sel gibi enerjileri vardı duramazlardı , düşünemezlerdi, hissedemezlerdi, apartmanda çocuklar vardı, vur patlasın çal oynasın da nasıl uyuyacaklardı...Öğrencilere yakın odalarımızın kapısına kilit vurdum, "bu odalara girmiyoruz artık bize iki oda yeter" dedim . Kahkaha sesleri daha az duyulur oldu, aradaki duvar sayısı artıkça, akşamları uyuyabilmek kolaylaştı.
Kesintisiz , hiç azalmadan her gece sabahlara kadar kahkaha sesleri , kendimi sorgulatmaya başlattı. Ben, çok yaşlandım, gençleri anlayamayacak kadar çok yaşlandım, her akşam sabahlara kadar gülebilmeyi anlayamıyorum. İnsan ilişkilerinde yanlış olan o şey aklıma geliyor" ben gençliğimde böyle değildim, ben de öğrenciydim ailemden uzakta başka şehirlerde, böyle değildim" diyerek kendim ile kıyaslamaya başladım komşum öğrencileri. Ben her gece efkarlanırdım, annemden babamdan kardeşlerimden uzaktayım diye, her şeyinden fedakarlık ederek beni okutan ailem için memleketim insanlık  için bir şey yapmalıyım diye uykularım kaçardı. ( şimdi bu yaşımda keşke bu kadar düşünmeseydim hüzünlenmeseydim ben de bu öğrenciler gibi kahkaha ile dolu olsaydım diye de aklıma geliyor)
Kocaman bir şehirde kocaman bir üniversitede kocaman bir amfide  yüzlerce kişi ile yan yana oturup ders işleyip sonra yüzlerce kızın olduğu öğrenci yurduma gidip yatağa yattığımda yalnız olduğumu hissediyordum. Yalnız olduğumun hissi o kalabalık şehirde hiç yakamı bırakmamıştı ve beni ,kendimi bulmaya itmişti. (kendimi bulamadım hala arıyorum ama kendimi bilmek adına ilk adımı başka şehirdeki üniversitemde atmıştım, hepsi bu, kahkaha atmayan bir öğrenci olmak beni paralı, iş güç sahibi yapmadı)


Geçen hafta komşumuz öğrencileri anlamak adına kendimi sorgulamayı bıraktım.
Geçen hafta, alt komşumuz olan  yöneticimizin annesi vefat etti. Bir öğlen vakti elimde telefon karatavuk peşinde koşuyordum, bir arka balkonda bir ön balkonda içli içli ötüşünü kaydediyor iken  sokağımıza apartmanımızın önüne cenaze aracı geldi. Teyzeyi aldı arkasında gözü yaşlı bir kaç kişiyi bırakıp gitti.


O gün oğlumun  arkadaşları ile oynama günüydü, hafta da bir gün herkes kendi evinden internet bağlantısı ile   bir oyun oynuyorlardı. Arkadaşlarına komşumuz teyze öldü, oynamak istemiyorum dedi. 
Öğrenci komşularımızın kahkahasını hiç bir şey durduramaz demiştim, aşağıda ağlaşmalar yanımızda kahkaha sesleri içinde oğlum " anne odalarımızın kapısını açmaya çok az kaldı üniversiteleri bitiyor "dedi.

Bu küçük şehirde düşük puanlı  üniversitede yüksek kiralı evlerde oturup markalı kıyafetler giyerek okuldan daha çok kafelerde giden komşumuz öğrenciler , çocukların uykusunu, ölünün yakınlarını hissedemeden her gün eğlence her gün sabahlara kadar kahkaha ile bir ay sonra okullarını bitirecekler öğretmen olmaya çalışacaklar.


Başka odalara kaçarak oğlumu onlardan  uzaklaştırabilmiştim, öğretmen olup oğlumun karşısına çıktıklarında ne yapacağım? 





9 yorum:

  1. Teyzemin mekanı cennet olsun, öğretmen olacaklar demek.... Allah hepimize insani duygularını keşfetme imkanı versin! Bireysellik, bencillik, bu gençliğin de işi zor, nasıl bir nesil geliyor bilemiyorum.

    YanıtlaSil
  2. Bunlar çocuk eğitecek.
    Peki bunları kim eğitecek😔

    YanıtlaSil
  3. Sevgili Ayşe, yazılarından anladığım kadarı ile hayvanları ve doğayı çok seviyorsun ama aynı sevgiyi insanlaraduymuyorsun. Apartmandaki öğrenciler, eve gelen misafirin, köyündeki insanlar, okuldaki veliler...vb hakkında negatif düşüncelerin daha ağır basıyor. Bence bu duygudan kurtulmalısın. Ben bu yazının başlığını görünce öğrencilei birtek senin anlayıp hoşgöreceğin bir yazı okumayı beklemiştim. Ama öyle olmamış. Senin gibi içi sevgi dolu , duygusal birisinden bunu beklerdim oysa.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili adsız, hep diyorum ya kendimi bilmiyorum , arıyorum diye bazen hiç ummadığım bir anda kendimi buluveriyorum, işte bu yorumunda beni anlattığın gibi ...ben kendimi göremezsem de karşımdaki kişi beni görebiliyor işte, keşke senin gibi arkadaşlarım olsaydı çevremde dedim bu yorumunu okuyunca, ama bloğumu bilen biri benimle arkadaşlık yapmaya korkar değil mi, belki onun da bu yazıdaki öğrenciler gibi negatiflerini yazarım...Sevgili adsız, insanları sevmiyor muyum? şimdi düşünüyorum belki kendimi sevemediğimdendir,belki korktuğumdandır, belki kendimden uzaklaştırmak istediğimdendir belki yalnızlığımı kutsallaştırmışımdır....
      Düşünüyorum gerekli midir alt komşusu öldüğü gün sabah ezanlarına kadar kahkaha atabilen komşum öğrencileri sevmek, sokak köpeklerinin belediyeciler tarafından zehirlenmesini isteyen komşumu, çocuklara daha fazla ev ödevi verin diyen velileri, son kuşa kadar öldürmeye niyetli ellerinden tüfek eksik olmayan köylülerimi...neden sevmeye çalışmıyorum diye şimdi kendi kendime soruyorum...belki belirttiğin gibi duygusal olduğumdan yazıyorum yazarken belki göremediklerimi görürüm ve severim diye...belki insanları sevebilmek yazıyorumdur...
      Teşekkür ederim sevgili adsız çok sevindim yorumun için...

      Sil
    2. Belki insanları sevebilmek için yazıyorumdur , olacaktı...

      Sil
  4. Merhaba, ben de bloğunuzun takipçilerindenim. Aslına bakarsan ben de öğrencilere diğer apartman sakinlerinin göstermediği anlayışı senin göstereceğini düşünmüştüm. Ama bencillikleri, umursamazlıkları nedeniyle size hak verdim. Öğretmen olacaklarını düşününce içim cız etti. Çocuklarımız kimlere emanet :(

    YanıtlaSil
  5. Bloğunu bilen biri seninle arakadaşlık yapmaya asla korkmaz, aksine seninle arkadaş olmak ister. Çünkü sen tertemiz kalpli birisin. Sadece hepimiz gibi senin de olumsuz yönlerin var, hepimizin var. Çok da haklısın bazı insanları sevmemekte, ; hayvanlara acı çektiren, insanlara eziyet eden, doğaya acımasızca zarar veren, çıkarcı, bencil, duygusuz, sorumsuz insanları kimse sevmez zaten. Ama sen hep onlara odaklanma, etraftaki iyi insanlara odaklan. Yoksa için kararır. Veya insanların iyi taraflarını görmeye, anlamaya gayret et. İnan bana, böyle yapınca daha mutlu oluyor insan. Ben bunu ancak 50 yaşına geldiğim şu son zamanlarda öğrendim. Unutma, her insanın içinde iyilik ve kötülük tohumları vardır. Biz hangisini beslersek o tohum yeşerir sadece. Sevgiler.

    YanıtlaSil
  6. Son yorumlardan anladigim, "insanlari nasil sevebiliriz?" sorusuna bir cevap arayisi. Onlari biraz daha yakindan taniyarak ve ilk bakista begenmedigimiz ozlellikleri ile onlari butunlestirmek yerine kendilerine has ozellikleri, yasama bakislari, sozleri hareketleri ile zihnimizde yer etmelerine izin vermek bir yol olabilir. Bir insani yeterince seyredip, taniyip da onda sevilecek hicbir taraf bulamamak da mumkun, lakin cok kucuk bir ihtimal. Belki hayatta gercekten sevilesi olmayan bir iki insan karsimiza cikabilir ama butun bir koy olusturmaya yetmezler. Ozetle, insanlari tanidikca sevmek mumkun, nasil ki bir hayvanin gozlerinin icine bakarak , ya da tuylerini oksayarak ona baglaniyoruz, insanlarla da benzer bir bagi kurarak onlari sevmek mumkun.

    YanıtlaSil
  7. Her insanda,her insana karşı hep bir eksik bulma çabaları,kendini yükseklerde görme,en duyarlı gösterme çabaları.Halbuki dünya ancak kendimizi değiştirirsek değişecek.

    YanıtlaSil