7 Kasım 2017 Salı

Alacahöyük'te

Hitit yolunda bisiklet sürmeye çalışıyor, oysa Bostancı sahil yolunda öğrenmişti, arkadaki denge tekerleklerini sökmüş, atmıştım.  Unutulması mümkün olmayan şeylerden biri değilmiş diyerek arkalarından bakıyorum.

Burası Alacahöyük, Şapinuva ile Hattuşa arasında .  400  kilometreye yayılmış bu  tarihi yerleri bisiklet sürerek gezmek istedim.  Bana bisiklet sürmeyi öğreteceklerdi Alacahöyük'te. Biliyorum diyenlerin arkasından, sıramın çabuk gelmeyeceğini anlayarak, akşama ne yemek yapmalı diye düşünüyorum.
Pilav tenceremin tuzla buz olan kapağı aklıma geldi, ne güzel tencereydi evdeki başka hiç bir kapağı uyduramadım üstüne,  pilav yapamayacağımın sıkıntısını hissedince derin bir Alacahöyük havası çektim. Dışarıda yemeğe gitme düşüncesi  hemen aklıma üç ile  çarpma , toplama, sonuca bakıp vazgeçmeyi yıllardır getiriyordu, ne zaman kaybolacaktı. Yine derin bir Alacahöyük havası.
Hava kararmadan müzeyi ziyaret etmek istedik, müze kartımız izin verecek mi, bu kaçıncı gelişimiz ,Çorum da en mutlu olduğumuz yer müzeler.



Bozkırın ortasında bir kraliçe yatıyor.
Başında altın tacı ile. 
Mezarına eğilip dikkatlice bakıyorum,  ince kemiklerini sayıyorum, değerli eşyalarını inceliyorum. Mezarı başındaki kurbanlarının  iri kafataslarını  sayıyorum, bir iki üç dört...Dümdüz boş bozkırda yeniden onun ülkesini yaratıyorum, acıktığımdan mı nedir, en çok zengin ziyafetleri canlandırıyorum, çeşit çeşit yemekler, hesap kitap yapmadan,  demliğinde en sevdiği içeceği hazırlıyor, ellerine uzatıyorum.

Mezarın başında hışırdayan ağaçlara bakıyorum.



Bir küçücük yuva sallanıyor ağacın en üst dallarında. Koskoca imparatorluğun hazineleri arasında , onlarca kral ve kraliçe üstünde uçuyor, küçücük yuvasına konuyor. Kraliçem , duyuyor musunuz şu küçük kuşun sesini, hışırdayan dalları, görebiliyor musunuz  batmakta olan bozkır güneşini...
Kurbanlar, savaşlar, altınlar içinde yaşarken duyabiliyor muydu kuş sesini, ağaçların hışırtısını, görebiliyor muydu bozkır güneşini.
Unutulması mümkün olmayan bir imparatorluğun unutulmuş bir kraliçesi ile bozkır ortasında beraberliğimiz son bulup

vedalaşırken yine derin bir Alacahöyük havası çektim. Bisiklet sürmek için sıra bekleyen özgür zamanlarımın varlığından   birden bire mutlu oldum.  Pilav tencereme kapak aramalıyım, bulamazsam yenisini almalıyım gibi  radikal bir karar alacak kadar cesaretlenerek müzeden ayrıldım.
Müzenin çıkışındaki sarı tabelalar. 






2 yorum:

  1. Kimbilir kaç defa bir yerlere yetişme telaşıyla önünden geçtim bu tabelanın. Kısmet olamadı uğramak, ne güzel etmişsiniz :)
    ...Yürüyüz Parkuru yazan her tabela yönünde yürümek isteği geldi içimden. Sevgiler :)

    YanıtlaSil
  2. Umarım görürüm buraları çok güzelmiş :)

    YanıtlaSil