Hayat kelimesini en çok ananemden duymuşumdur, bir tek onun evinde hayat vardı. "Hayatın kapısını kapat" derdi en çok. Dışarıda oynamak için hayatın kapısını açardım.
"Hayatın kapısını açık bırakma, içeri soğuk giriyor" diye arkamdan bağırırdı.
Bulaşık makinasını dolduruyor, boşaltıyorum, dolap kapaklarını açıyor, kapıyorum. Soğanları öldürüyor, bu iç bu biberleri doldurur mu diye hesap yapıyorum. Çorapları kokluyorum. Yeşili gitmiş yapraklarını kopartırken "üzülme" diyorum. Güler yüzlü çerçevelerimin tozunu alırken gülümsüyorum. Tozu çekmeyen süpürgenin sorununu düşünüyorum, dolmuş süpürge haznesinde, kaybettiğim küçük şeyleri hatırlıyorum. Buzdolabından çıkmış bir yumurtayı oda sıcaklığına getirmeye çalışıyorum.
Aynı penceremden bakarken farklı manzaralar umuyorum.
Perdeleri çekiyorum. Kedim uyuyor diye çamaşır makinasını çalıştırmıyorum, kedi horultusunu dinlerken karnımda kelebekler uçuyorun ne demek olduğunu anlıyorum. Yüzde yüz kabarmaz kekim , yüzde yüz tutacak tariflerim yoktur. Yumurta kırıyorum , boş kabuklar hüzün veriyor , hüzünleri saksı dibine gömüyorum, gübre oluyor, yeşilleniyor, oksijen veriyor. Kirleniyor, temizliyorum, kirleniyor, temizliyorum, katlıyor, kaldırıyorum, katlıyor, kaldırıyorum, sıra sıra üst üste koyuyorum, örtüyorum, silkeliyorum , çırpıyorum, düzeltiyorum, ovuyorum, yıkıyorum, kurutuyorum, pişiriyorum, mayalıyorum. Bazen evimin içindeki hayat bencil arkadaş oluyor, hep o konuşuyor. Bazen kendimi unutulmuş hissediyorum, buzdolabındaki yarım limon gibi. Kendimi dışarı çıkaracak birini arıyorum, vitamini kaybolmuştur derler, beni istemezler diye çekiniyorum. Cesaretimi toplayıp işe yarar olduğumu göstermek istediğim bir gün, kapımı açıyorum,
son iş başvurumun yetkili kişisi koyu gri takım giymiş," sizin gibi binlercesi var " diyor, üstelik hepsi genç,teşekkür ederek dışarı çıkıyorum. Etrafıma bakıyorum, her yer koyu gri, hızla akan trafikte rengi modeli seçilemeyen binlerce aracın geçtiği bir yerdeyim, binlerce araçtan biri oluyorum, binlerceyim. İçim sıkışıyor bir an önce biricik olma ihtiyacı hissediyorum. Evimi aklıma getiriyorum. Evimin kapısını açıyorum. Gençleşiyor, biricikleşiyorum.
Ananem sesleniyor arkamdan "hayatın kapısını açık bırakma"...
Kapatıyorum.
'Biricik olma ihtiyacı' Ne güzel söz bu...evimizde biricik olmak...seviyorum seni :)
YanıtlaSilBayildim tek kelimeyle..hayat'in neye dendigini , 2-3 sene once, sizin bir yazinizdan ogrenmistim.Evin bir bolumu imis..ne guzel baglamissiniz iki hayat kavramini..sariĺiyorum size, kolayliklar diliyorum..betül
YanıtlaSilBence siz hep yazmalısınız.
YanıtlaSilBlog dünyasında da ''Biriciksin'' benim için..
YanıtlaSilElif Sarı Hanım'a katılıyorum.Bence de sen hep biriciksin sevgili Ayşe :)Yazıların biricik ve iyi ki varsın.
YanıtlaSilYine çok güzel yine içime dokunan cümleler...
YanıtlaSilVe bir Kuran ayeti daha vücut bulmuş oluyor yazınızda..
YanıtlaSil"Vakarla evinizde oturunuz
Ahzab süresi:33 ayet.
Bizim mutluluğumuz evlerimizde.
Ekonomik açıdan bir erkeğe (eş,baba, ağabey vs.) bağımlı olmak bir tür esarettir günümüzde.Eğer bağımlı olduğunuz kişi ölürse çocuğunuzla birlikte beş parasız kalakalırsınız. Oysa kadının evde oturmasını tavsiye eden Kuran-ı Kerim, aynı zamanda dul ve yetimleri koruma sorumluluğunu devlete vermiştir. Bugünün Türkiye'sinde kaç dul kadın ve yetim çocuğun aç olduğunu biliyor muyuz? Biraz kenar mahallelerde dolaşmak bile bu gerçeği apaçık yüzümüze vurur.Benim tercihim evde oturup çatır çatır koca parası yemekten yana ama hayatın gerçekleri bambaşka.
SilBu yüzden Ayşe'ye ya da herhangi bir kadına "çalış" veya "çalışma" demem. Ne olursa olsun, kadının tercihlerini asla yargılamam. Ama devleti yönetenleri , kadını korumasız bıraktığı için yargılamaktan da çekinmem. Yalnız kalan bir kadının yoksullukla mücadelesini birebir yaşadım. Hiç kimse bana dine sığınarak , kadın çalışmamalı demesin.Unutmayın, Peygamber Efendimizin ilk eşi Hz. Hatice bir tüccardı. Deve kervanları vardı ve emrinde bir sürü adam çalışıyordu.
Övünmek için değil sadece sana övgümün dogrulugunu ispatlamak icin çok kitap okuyan biri olduğumu belirtmek istiyorum, okuduğum hiç bir kitap senin blogunu okurken hissettiğim edebiyat kokusunu vermedi bana, ellerine sağlık, ruhuna sağlık
YanıtlaSilMükemmel...
YanıtlaSilÇok ,çok ama çok güzel. Zaman zaman aynı girdaba girmiş ,aynı hisleri hissetmiş biri olarak, bu duyguların dile getirilişi o kadar naif ve asil ki .
YanıtlaSil