23 Kasım 2022 Çarşamba

Yabancı

  

 Köyde olduğum bir günün sabahına köpek iniltisi ile uyandım. Yatağımda yatmaya devam ederek  sese kulak verdim, köpek naif bir şekilde tüm köyü inletiyordu.  Köyümdeki  başıboş köpeklerin hepsi açlıktan bir deri bir kemik, başlarını yerden kaldırmaya korkan,  hepsi  sessiz sakin,  hepsi ürkek. 

Yataktan kalktım, bahçe kapısına kadar gittim. Ses ana yoldan geliyordu. Acaba  hızlı giden bi araç altında mı kalmıştı ,  köy yolundan geçen  taş kum taşıyan kamyonlar mı ...Yola çıkmaya köpeği görmeye güç bulamadım, aklıma geçen ay sabaha kadar bağıran çatıdaki yavru kedi geldi, ben hem korkak hem de karamsarım, ya yaralıysa, ne yapacaktım,  arabam yok 70 km uzaktaki veterinere nasıl götürecektim. Eve geri döndüm. Köpeğin iniltisini duymamak için kafamı yastığa gömmek istedim ama  burası benim köyüm dedim içimden, cüzdanımı ve  hırkamı alıp yola doğru koşmaya başladım. Yaralı köpeği  hırkama sarıp yoldan geçen bir  kamyona atlayıp bizi veterinere bırakmasını isteyecektim, belki yeni bir veteriner karşıma çıkardı , çok para istemeyen halden de anlayan ( ne çok umut gerekiyordu, bir inilti için).

Bahçemden ayrılıp dar patikayı geçip ana yola çıktım, yolda  yaralı bir köpek göremedim. Köpeğin  sesi azalarak hırıltıya dönüşmüştü. Yolun kenarında uzanan göle koştum. Balık üretim çiftliğinin yuvarlak halkaları içinde çırpınan bir  burun gördüm. İçinde balık olmayan kafessiz ağsız  ıskartaya çıkmış bu kocaman  halka bir kıyıya bir açığa doğru gölde hareket ediyor, köpek kıyıya yüzmeye çalıştıkça halka kıyıdaki betona çarpıp geri açığa doğru gidiyordu. İşletmenin bahçesine girdim, köpeğin içinde olduğu halkaya doğru koştum. Köpek çırpınmaktan öyle yorulmuş olmalı ki kafasını su üstünde tutmaya mecali kalmamış, bir tek burnu görünüyor. Nasıl kurtarabilirim  diye düşünülecek zamanı yok hayvanın. Halka kıyıya yanaşmış iken  köpeğe elimi uzattım ama  hayvanın uzatılan ele tutunacak gücü kalmamış.

Halkayı  ayaklarım ile sabitleyip suyun içine dalıp köpeği gövdesinden kavrayıp omzuma atıp, kıyıya çıkardım. İşletmenin beton kıyısında bir kaç saniye kıpırtısız yatan sonra da ayağa kalkıp silkelenen köpeğin  büyüklüğüne bakınca suyun içinden beri sırtıma nasıl atabildim diye şaşırdım.  Yüzme biliyordum ama suya dalamam , dipteki küçük bir şeyi bile çıkaramam , denizin üstünde yüzen bir topa bile uzanıp alamazdım panikleyip boğulacak gibi olurdum. Nasıl yapabildim. 

 Çünkü burası benim köyüm dedim, içimden. 

İçime daha önce hiç hissetmediğim garip bir duygu hücum etti. Evime dönerken köpek peşimden gelmeye başladı. Tüm gün bahçemin kapısında beni gözetledi. Akşama doğru bakkala gitmem gerektiğinde yine peşimdeydi . Dönüş yolunda gölün kenarına inip  kayalıklara oturduk. Poşetteki ekmekleri yemiş karnı doymuş köpeğe anlatmaya başladım. Gölün altında  yatan evleri göstererek, şimdi sular altında kalmış görünmeyen o köyde çocukluğum geçti dedim köpeğe. Yüz yıl önce büyük dedem bu köyde muhtarlık yapmış, hep bu köydeymiş atalarım başka bir coğrafyadan başka bir yerden gelmemiş, başka bir yere hiç göç etmemiş. Yüz elli yıl önce bu köyde yaşayan büyük ninemin adını almışım.  Köpek iç geçirerek  beni dinliyordu, derin bir nefes alıyor  nefesini geri verirken sakin huzurlu bir hırıltı çıkarıyordu. Poşetteki son ekmeği de önüne koydum, köpek ekmeği ağzına alıp daha sonra yemek için gömmek istemiş olmalı ki yanımdan ayrıldı kayalıklardan indi, gölün kenarındaki çitli bahçelerin birine girdi. O sırada bahçesi ile uğraşan adam yerden  taş aldı, köpeğe fırlattı. Taşın acısına alışık köpekten kısa bir inilti çıktı, gözden kayboldu. Adamın kızgınlığı bahçesindeki sebzelere basan köpeğe değil , banaydı. 

- İti, eniği besleyen, ne idiğü belirsiz yabancılar köyümüze doluştu ….diye yüksek sesle bana söylenmeye başladı.  

Yabancı kelimesi üzerime fırlatılan bir taş olmuştu, köpeğe atılan gibi ,  böğrümde kalbimin yakınlarında bir yerde taşın acısı belirdi, köpek gibi inlemek istedim, inleyemedim. Köpek gibi kaçmak istedim, kaçamadım. 

Çünkü burası benim köyüm, dedim acıyan içimden.

Kaçsam, kaçamıyorum, kalsam kalamıyorum. Sabah kurtardığım köpeğin halkası gibi bir halka içindeyim , kıyıya çıkmaya izin vermeyen kocaman bir halka içinde debeleniyorum. 

Bu 

 


2 yorum:

  1. Köyüne, köylüsüne yabancı olan oymuş.

    YanıtlaSil
  2. Ahhhh diyorum içimden bu yazına hüzünlü düşüncelerle. O köpeğe duyarsız kalmana şaşardım eğer gidip bakmasaydın eğer. Ama cesaretle tek başına sudan kurtarmanı da alkışlıyorum. Gerçi kendimin de farklı davranmayacağını biliyorum. İstanbuldayım gecenin bir yarısı inleyerek miyavlayan kediler için elimde bir tas süt ile sokağa indiğim çok olmuştur. Hatta acı acı havlayan köpek için caddeye kadar gidip ne olduğuna bakmışlığım var. Köpeğin yanında bir sürü insan ve polis bile vardı. Ben pijama üzeri pardesü ile neden ağlıyor bu köpek diyorum. Meğer sahibi köpeği kullanarak dükkan sahibine saldırmış polis gelince kendi kaçmış köpeğini bırakmış. Sahibinin arkasından ağlıyor garibim. Polis de dükkanın yan demirine bağlamış sahibi çıkıp gelsin diye. Evdekiler alışıktı benim bu araştırmalarıma da artık mahalle de alıştı artık.

    Ama o son yazdıkların var ya insanın ait olduğu yerde yabancı muamelesi görmesi ötekileştirilmesi içimi ayrı burktu.
    Kalemine, yüreğine sağlık Ayşe. Ayrıca yazım dilinin hayranıyım çok güzel bir anlatımın var. Bunun için de tebrik ediyorum. sevgiler Mine

    YanıtlaSil