5 Ocak 2021 Salı

Ceviz ağacı ve fidanı

 


Köyden kasabaya indiğimde bir  marangoz bahçesinde bu ağaçları gördüm.. Ağaçların yanında beni gören marangoz, çok gürültülü hızar makinesini kapatıp yanıma geldi. Masa yapılmak için biçilmeyi bekliyorlarmış. Bir ceviz ağacının son kalan iki parçalarıymış. Başka bir şey sormadığımı görünce makinesinin başına dönüp çalışmaya başladı.   Ağaç ile baş başa kaldım.  Hızardan geçmiş yerlerine henüz ellenmemiş  kabuklarına kıvrımlarına gizlice  dokundum. 
Marangozun yanına gidip bu iki ağacı almak istiyorum dedim, ne kadar, dedim.  Makineyi kapatmadan bir rakam söyledi, duyamadım. Bir daha söyler misiniz diyemedim.   Cebimdeki paraları çıkarıp bu kaporası bu da telefon numaram, haftaya geri kalanını getiririm dediğimde marangoz makinenin düğmesini kapatıp parayı cebine koydu, telefonumu kaydetti.  Gelip alana kadar ağaçları güvenli bir yere koymasını rica ederek   ayrıldım.
Köy yolunda aklım başıma geldi,  Allah'ım ben ne yaptım, adam kaç lira dedi, ne yapacaktım ki ağaçları. Eve varınca saçımı başımı yolarım diye yolda kendimi rahat bıraktım, cevizlere dokunduğum o kısacık anı başa sara sara yola devam ettim.


Köye varırken telefonuma marangozdan resimli mesaj geldi, abla cevizleri depoya indirdim. Resmi açtım,  iki kocaman ağaç parçası, kendilerini almamı bekliyorlardı. 
Market ile fırına gidip gelmem gerekirken marangoza gidip iki devasa ağacı alıp gelen beni tanıyamamışım diye korku tedirginlik sersemlik ile telefonu kapattım. 
Köye indiğimde fidancı gelmiş arabasının kasasında meyve fidanları satıyordu, ceviz fidanını duyunca cebimdeki bozukluklarla bir ceviz fidan aldım. 

2021 yılının ilk günü  ceviz fidanı diktim.

 Fidan  yerini beğensin, besinini suyunu alabilsin diye araştırma yaptım. Köydeki komşularım eskiyi tamamen unutmuşlar, eskiden nasıl yapardınız diye sorduğumda napcan eskiyi diyerek pis kötü bir şey akıllarına gelmiş gibi yüzlerini buruşturuyorlar.

 Ama yaşlılar öyle değil, eskiyi anlatmayı çok seviyorlar, ne kadar eziyet çekmiş olsalar da eski onlar için kutsal.    


Eski ile yeni bilgileri harman edip işe koyuldum.

     Önce  fidanın yerini seçtim, derin bir kuyu kazdım. Kuyunun dinlenmesini bekledim.  Kuyunun içinden çıkardığım  toprakları ikiye ayırdım. Yüzeydeki toprağı kuyunun dibine fidanın köklerine potasyum ve tavuk gübresi ile karıştırarak koydum.(gübre ve potasyum içime sinmedi, araştırmaya devam ediyorum)   Kuyunun en derininden çıkardığım toprağı ise en üste koydum. Bunun nedeni toprağın zenginliği, yüzeydeki toprak daha zengin ve verimli olduğu için fidanın köklerine koydum. Aşılı yerini güneye çevirip kökünden itibaren on santim toprağa gömdüm. Toprağı çiğnemeden sadece su dökerek toprağın sıklaşmasını sağladım.(Toprağın çiğnenmemesi de içime sinmedi, kökler hava alacak kuruyacak sanıyorum)  Birazcık da olsa toprağı çiğnemek istedim ama köklere zarar veririm diye öylece bıraktım. Sonra bol su vererek toprağın sıklaşmasını bekledim. 
1 Ocak günü bizim köyde termometreler 20 yi gösteriyordu. Aylardır bu Karadeniz köyüne  yağmur yağmadı. 
İklim için ne yapabilirim diye    açık radyo dinliyorum. 
https://acikradyo.com.tr/  



Karabaş bile  saatlerce başımda durup fidan kuyusu açmamı izlemekten, sıcaktan bunaldı çiçeklerin serinliğine yattı.

 

1 yorum:

  1. Ne iyi yapmissiniz. O guzel agaclari aldiginiza da... Birlikte cok ve saglikli yasayin.

    YanıtlaSil