29 Aralık 2019 Pazar
İngiltere'de ortaokula başlamak-2-
Evimize yakın okulu görünce devlet okuluna değil de, çok pahalı özel bir okula geldiğimizi sandık.
Müdür yardımcısı okulun hiç para almadığını , çanta kalem kutusu kalem silgi defterin de okul tarafından karşılanacağını, belli bir gelir düzeyi altındaki ailelerin çocuklarına sabah kahvaltısının öğlen yemeğinin ücretsiz olduğunu öğrendik. Kayıt için bir form doldurduk, sizi çağıracağız dediler. Bizim almamız gereken tek şey okul formasıymış. Ceket, kravat, beyaz gömlek,okul ayakkabısını alıp, çağırmalarını bekledik. Bir hafta geçti çağırmadılar, babası ikinci hafta her gün okula mesaj atmaya başladı, ne zaman çağıracaksın diye. İkinci haftanın sonunda okula gelebilir dediler. Çok sevindi. İçimden dua ettim. Sevincini yok edecek şeyler ondan uzak olsun diye iç geçirdim..İki ay geç kaldığı okulu başlamıştı. Sabah hepimiz giyindik, onu okula bırakmak istiyorduk. Bunca sene hep araba, servis ile gitmişti okula. İstemedi. İlk kez okula tek başına yürüyerek gitmek istiyordu. Sokağın sonuna kadar arkasından el salladık. Sokakta görünmez olunca ağlamaya başladım. Dilini kültürünü bilmediği bir bilinmezliğe tek başına yürüyerek gidiyordu. ( dört sene boyunca özel okulu daha çok test çözsünler diye İngilizce dersini test usulu yaptı, speaking dersine önem vermedi ). İngiltere'ye gideceğimiz kesinleşince Hollanda'dan beri arkadaşım Gülay, oğlum ile vatsaptan ingilizce konuşmaya başladı, Gülay teyzesi ile iki ay boyunca haftada bir kaç kez İngilizce konuşmak ona güven verdi.)
Dokuzuncu sınıf dersleri çok ağırdı, fizik kimya biyoloji, ingiliz edebiyatı, matematik, ingiliz tarihi, din derslerini ana dilde anlamak güç iken, yabancı bir dilde nasıl anlayacak diye endişelendik. Müdür yardımcısı çok ilgiliydi, endişelenmeyin dedi. Yunusu bir hafta gözlemleyeceğiz, derslerde zorlandığını görürsek Türk bir öğretmen çağıracağız her derse onunla birlikte girip yardımcı olacak. Bu hizmetten de hiç bir ücret alınmıyormuş. İlk hafta okul temsilcisi bir öğrenci Yunus'a arkadaşlık yapmış, hep yanındaymış, ders ders değişen sınıflara götürmüş, dersler , teneffüs, kantin hakkında bilgilendirmiş. Mutlu olmuş, ilk arkadaşı o olmuş. Bulunduğumuz şehirde İngiliz nüfusu fazla yabancı az olduğundan olsa gerek yirmi kişilik sınıflarda hep tek yabancıymış, bazen Polonyalı bir çocuk ile dersleri çakıştığı oluyormuş.
Her gün dört ya da beş ders yapıldığını görünce çok şaşırmış , geçen sene her gün dokuz derse giriyordu.
Okuldan gelir gelmez soluksuz, şaşırdığı şeyleri anlatmaya başlıyordu. Anne çok şaşırdım, diyerek gözlerini aça aça.
Bir hafta boyunca Yunus, İngiliz öğrenciler ile birlikte dokuzuncu sınıfın tüm derslerine girdi. Anlıyor musun oğlum diye sorduğumuzda, öğretmenlerin ve öğrencilerin konuştuklarının yüzde seksenini anlamıyorum ama anladığım yüzde yirmi ile yürütebilirim dediğinde kesin Türkçe öğretmen vermeliler, vereceklerdir diye sakin olmaya çalıştık.
Eve çok nadir ödev veriyorlar, okula bomboş çanta ile gidip geliyor, hiç bir dersin kitabı yok, defter vereceklerdi, verdiler mi diye soruyorum, her ders not tutuyorlarmış ama defterleri eve getirmeleri yasakmış. Ne yapıyorlar ne işliyorlar, bilseydik yardım edebilirdik, ilk defa yaşıyorduk bu duyguyu anne baba olarak, ödevlerini kontrol etmemiz istenmiyordu.
Bir hafta biter bitmez müdür yardımcısı ile mesajlaştık, ne oluyor, nasıl olacak diye? Endişelenmeyin diyordu müdür yardımcısı.
Her okul çıkışı yaka paça kaymış geliyordu, anne tam elli dakika futbol oynadım, çok iyiymişim defansta . Anne , İngiliz çocuklar olmasa haberim olmayacaktı futbolda çok iyi olduğumun, ertesi gün tam elli dakika rugby oynamış anne rugby de çok iyiymişim öyle söyledi spor hocası Mr. Evans .Ragbi ne oğlum, diye içeri alıyorum, ilk kez okuldan geldiğinde pantolonunda gömleğinde çim lekeleri görüyorum, teşekkür ediyorum ragbiye mr. evansa .
Anlatıyor, anne beni kaptan bile yaptılar, oynarken bağıra çağıra konuşuyorlar yüzde sıfır anlıyorum ama hissediyorum.
Türk bir öğretmen vermediler yanına. Hissederek götürüyor olmalıydı, tüm dersleri.
En çok Şekspir'de zorlanıyorum, kitabın sonuna gelmişler anlayamıyorum Kapuletler kim, Tilbat neyin nesi,diyordu. Romeo ve Julyet okuyorlarmış . öğretmenine söyle diye tembihledim. Söylemiş. Öğretmeni izliyorum seni demiş, endişelenme demiş. Romeo ile Jülyet kitabını aldık, bana okumaya başladı, eksik iki ayın sayfalarını.
Okula başladığının ikinci haftasında , cumartesi akşamı market dönüşünde posta kutusunu açtık, kraliçe pullu bir mektup gördük, Yunus'a gelmişti, okuldan. Şaşırdık, korktuk," konuştuklarından anlamadım, haberim olmadan bir yanlış yaptım, beni uyarıyorlar, beni okuldan mı atacaklar diye sızlanarak evimize çıktık, mektubu açtık;
Sevgili Yunus
İki hafta boyunca seni izledim, dersi dikkatli dinledin, anlamaya çabaladın, sana şunu itiraf etmek istiyorum harika bir öğrencisin, bu mektubu ileride çocuklarına , torunlarına göstermelisin kendin ile gurur duymalısın sen çok başarılı bir öğrencisin. İngiliz edebiyatı öğretmenin Miss Carter
Mektubu tekrar tekrar okuyor, okuduklarına inanamıyordu. Zıplamaya başladı, ben de onunla salonun ortasında zıplamaya başladım, elimde market torbaları, bırakmayı akıl edememişim. Zıplarken teşekkür ediyorum şekspire, miss carter'e.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Muhteşemsiniz.
YanıtlaSilPostun sonunda benim niye gözlerim doldu ki? Sizle birlikte ben de yürekten zıpladım. Yunus'a başarılı ve eğlenceli bir eğitim hayatı diliyorum
YanıtlaSilÇenebaz
Yunus’un iyi bir öğrenci olduğunu ben de senin kadar biliyordum sadece buradan okuduğum halde ve ne yazık ki türkiyedeki öğretmenleri bunu farketmezken iki haftada ingiliz öğretmenleri bunu farketmiş. Çok ana çok sevindim. Bu gururu hepiniz hakediyorsunuz❤️
YanıtlaSilGözlerim doldu. Yunus'un cesaretine, gayretine hayran oldum. Aferin ona!
YanıtlaSilltg
Yunus'un harika bir öğrenci ve süper zeki-duyarlı bir genç olduğunu anlayamayacak tek sistemde harcadığı 9 koca yıl...
YanıtlaSilBenim de gözlerim doldu. Yunus’u tebrik ederim. Yazılarınızla pek çok duyguyu aktarabiliyorsunuz.Hep yazın. Sevgiler
YanıtlaSilgözlerim dolarak okudum tebrik ediyorum yunusu :)
YanıtlaSilNe guzel ne umut dolu bir yazi. Tesekkurler gunumu guzellestirdiginiz icin:)
YanıtlaSilYesim
İlk kez okula tek başına yürüyerek gitmek istiyordu. Sokağın sonuna kadar arkasından el salladık. Sokakta görünmez olunca ağlamaya başladım. Dilini kültürünü bilmediği bir bilinmezliğe tek başına yürüyerek gidiyordu. Öyle üzüldüm ki bende bu yıl fen lisesini kazanan kızımı başka bir şehire bıraktığımda çok kötü olmuştum sesim titreyerek ondan ayrılıp hızlıca arabaya binişimi ve gelene kadar gözyaşlarıma hakim olamayışımı hiç unutamıyorum
YanıtlaSilfatoş
Sevgili Ayse,
YanıtlaSilYeniden blog okumaya basladim ve ogrendim ki degisiklikler olmus, yeni bir ulke yeni bir yasam hep guzellikler olsun. Yunus'a da kocaman sevgiler ve basarilar!
😂😘😍
YanıtlaSilNasıl mutlu oldum,ve ne cok da üzüldüm ,cocuklarımız adına ... :(
YanıtlaSilMaşallah Ayşe Hanım, heyecan ve mutlulukla okudum Yunus'un yeni okulu ve öğrencilik hayatıyla ilgili yazılarınızı. Başarısı, gayreti daim olsun inşallah.
YanıtlaSilSevgiler...
Naciye
Okudum çok duygulandım. Çok sevindim. Yunus adına çok sevindim. Yıllardır okudukça Yunus adına huzursuz oluyordum eğitim açısından. İlk defa sevinçten ağladım.
YanıtlaSilAyşeciğim. Okuyorum ve inan seni çok seviyorum...
YanıtlaSilimkanınız varsa geri dönmeyin orda kalın buranın hengamesini bidaha yaşamamış olur çocukda hem ii de eğitim alır
YanıtlaSilayşe ben de çok duygulandım bu yazını okuduğumda, bugün gelip tekrar okudum. Yunus ve senin adına çok seviniyorum. Ne olur bu serinin devamını da yaz. sevgiler.
YanıtlaSilsonunda yaaa çok şükür
YanıtlaSil