29 Kasım 2018 Perşembe

Arkadaşımın Evi Nerede ?

  Geçen hafta "Dünyanın en iyi 100 yabancı  filmi listesini gördüm. "BBC Kültür, dünya sinemasının gelmiş geçmiş en iyi filmlerini belirlemek için 43 ülkeden 209 film eleştirmeninin görüşlerine başvurmuş."(https://www.bbc.com/turkce/vert-cul-46022845)
Geçen haftadan beri listedeki filmleri izlemeye başladım,Abbas Kiyarüstemi'nin listede iki filmi vardı, Kirazın Tadı ve Arkadaşım Evi Nerede? 
Arkadaşımın Evi Nerede? yi  izlememiştim. Penceremin önündeki koltuğuma oturup yağmurlu karanlık bir Çorum  sabahında herkes işte okulda iken  filmi  izlemeye başladım. Film bitti. Akşam oğlum eve gelince onunla da izlemek istedim, ödevim var dedi. Eşimi sabırsızlıkla bekledim, eve gelir gelmez filmi izlemeyi teklif ettim, kabul etti. Film sona erince oğlumun ödevi de bitmişti, hep beraber üçümüz filmi  izlemeye başladık. Günün sonunda Arkadaşım Evi Nerede'yi üç kez izlemiş oldum, herkes yataklarına çekildiğinde pencere önündeki koltuğuma oturup dışarıya baktım, karanlık değildi. Çorum' daki pencereme aydınlık getirmişti Abbas Kiyasturami…

İran'ın bir  köyünde bir sınıfın kapısı ile açılıyor film ...Kapının arkasında çocuk gülüşleri  , kahkahalar, bağıra çağıra çocuk konuşmaları...Öğretmen görünüyor, derse gecikmiş, yokluğunda  sessizce kendisini beklemedikleri için öğrencilere uzun uzun sitem ediyor. 
Gömleğinin cebinden kalemini çıkarıyor ,  ödevler kontrol ediliyor. Bu köyde çocukların yükümlülükleri çok fazla, okul dışında  anne, baba, usta gibi  büyükler tarafından çalıştırılmaktadırlar bu yüzden çoğunun ödevi eksik ya da hiç yapılamamış...Muhammed Rıza ödevini yapmıştır ama defterine değil, kağıda...Defterini kuzeninin evinde unutmuştur...Öğretmen çok kızar, kağıdı yırtar, herkesin içinde azarlanan ödevi yırtılan Muhammed Rıza kafasını sıraya doğru eğer yüzünü saklamaya çalışarak ağlamaya başlar.  Öğretmen görevini yapıyordur,  en önemli görevi disiplindir disiplinsiz işler cezalandırılmalıdır. Herkes ödevini deftere yapmakla yükümlüdür, bu yükümlülük her şeyden önce gelmelidir, bir daha aynı şeyi tekrar ederse okuldan atmakla tehdit ederek gerekli uyarıyı yapar öğretmen.

Ahmet , Muhammed Rıza'nın sıra arkadaşıdır. Okul zili çalıp herkes evlerine dağılırken Muhammed Rıza'nın ayağı takılıp yere düşer, kirlenen turuncu pantalonunu tulumba altında temizlemesine yardım eder Ahmet. Evine gelip çantasını açtığında çantasından iki defter çıkar, biri Muhammed Rıza'nın defteridir...


İran'ın bu küçük köyünde büyükler  çocukları görmüyor, duymuyor,  önemsemiyor, hissedemiyor.
Ahmet bir an önce defteri arkadaşına ulaştırmak ister ama önünde aşılmaz duvarlar vardır, derdini dinlemeyen ,azarlayan, küçük gören yolundan çevirmek isteyen büyükler vardır. Sıra arkadaşının ağlayışını okuldan atılmak ile tehdit edilişini diğer öğrenciler gibi sessizce izlemiş olmak ona çok ağır gelmişti. Koynuna soktuğu defter ile bilmediği bir köye doğru koşmaya başladı, yüksek tepeleri, dik merdivenleri, tünelleri aştı. Arkadaşının köyü yabancıydı, yabancı evlerdeki yabancı büyükler  arkadaşının evini, bilmiyor,  arama çabasını umursamıyor, dinlemiyor, baştan savıyorlardı. Ahmet yabancı  avlularda asılı çamaşırlardan turuncu pantolona, kurumuş ağaca, mavi boyalı kapıya umut bağlıyor, arkadaşının evini arıyordu.
 Öğretmeni , yabancı köyün büyükleri,  tepeler,  merdivenler,  büyüktü ama Ahmet'in içindeki masumiyet, vicdan, dostluk kadar büyük değildi.







19 Kasım 2018 Pazartesi

Müjde!

Müjde,  Çorum'dan iyilik meleğiniz  geldi. Şu gördüğünüz avuç içi kadar canlı, bir dakikada tüm stresinizi alır, dünyanın ağırlığını bir dakikada sırtınızdan atar. Bir dakika gibi kısa bir süre  içinde güldürür, eğlendirir, kafa dağıtır. 
Bu avuç içi kadar canlı ,kendini alana ohh dünya ne güzelmiş dedirtme garantisi vermekte. Bu fırsat kaçmaz, tüm insanların dikkatine...  








Öyle avuç içi kadar boyuna bakmayın, Çorum ayazında bir duvar kenarında günlerce  tek başına şarkılar söyleyecek kadar dayanıklıdır . Acıklı şarkıları kimse sevmiyor olsa gerek  kulak vereni olmadı. Bizim sokağın kedisi değildi , sesini belki annesi duyar , bulur, diye ben de oralı olmadım. Hafta sonu sabahın köründe pencere önümde çöp tenekesi üzerinde damardan içli içli  söyleyenin o  olduğunu anlayınca ,kim getirdi kim koydu çöp tenekemizin  üstüne fazla kafa yoramadım...Mecburiyetten   eve alıp sarıp sarmalayıp karnını doyurup repertuvarını değiştirdim,  artık oynatan, güldüren, göbek attıranlar ile dolu dolu…



Ankara'daki arkadaşlarım, bu hafta sonu Ankara'ya geliyorum, Çorum'dan hep leblebi gelecek değil ya , bu küçük yerinde durmazı istemez misiniz?
Bir aylık var yok,  ne bulursa kütür kütür yiyen bir dişi....
Not: İyi günde kötü günde sağlıkta hastalıkta, sonuna kadar bakarım diyenler için bu yazı, yoksa çok kötü yazıyorum buradan beri, sakın yaklaşmayın...

 * Çorumlu güzel kalpli bir çocuk kediciği koynuna alıp gitti. Bizim mahallede oturuyormuş, evime geldi, tanıştık, konuştuk , kediciğe nasıl baktığını gördüm. Göğsüne koydu paltosunu çekti gitti, her gün fotoğraflarını atıyor, çok mutlular...