İngiltere'ye gelişimin kırk beşinci gününde bir palto alma mecburiyetini daha fazla geciktiremeyecek kadar soğuklar bastırdı. İkinci el mağazalardan bol bol var burada, henüz hiçbirini görmemiş iken camekanında palto asılı olan birine girdim . Akla gelen gelmeyen her şeyin tıka basa dolu olduğu küçücük bir dükkan içinde iki küçük raf dolusu eski kitaplar dikkatimi çekti. Yırtık pırtık dekor dergileri el işleri kitapları arasında kocaman pırıl pırıl ciltli " at bakımı"nı çekip çıkarttım. Üzerindeki 2 Sterlin yazısını görünce hemen kasaya gittim. Kasadaki kadın aldığım kitap ile ilgili bir kaç cümle söyledi , anlamadım " yes yes " dedim, bir soru sordu elimdeki kitabı işaret ederek, have'li, got'lı , başımı salladım ( atınız mı var dememiştir, atlara ilgi mi duyuyorsunuz demiş olabilir)
Küçük dükkandan atlı kitabıma sarılarak çıktım, bir banka oturdum. Termosumdaki İngiliz çayını yudumlayarak kitabımı okuyamadan küçük çocuklar gibi resimlerine bakarak sayfalarını çevirdim. Hava , palto almayı geciktirecek kadar ısındı.
Kendime özel aldığım ilk şey bir at bakımı kitabı oldu.
( Evdekiler dalga geçemezdi, eşim İngiltere'deki ilk günümüzde ucuz diye iki kilo tuz almıştı, iki kilo tuzu saatlerce sırt çantamızda taşımıştık.)
Harikasın Ayşe. At resimleri ve iki kilo tuz hayattan zevk aldığının kanıtı. İngiltere sana iyi geldi. Yanılmıyorum di mi?
YanıtlaSilSelam İngiltere maceralarını I merakla bekliyorum. Enerjiniz ve cesurluğunuza hayranım. Sevgiyle kalın.
YanıtlaSilAhahaa çok güldüm süper yaa, hem kitap hem tuz. Bizimde böyle yaptığımız çok olmuştur :)
YanıtlaSilHahaha Can'ın Amerika'dan alıp eve getirdiği Akdeniz tuzundan sonra en gülümsediğim sizin tuzlar oldu :)
YanıtlaSil