30 Ekim 2018 Salı

Örgü kursunda ilk günüm

Mahallemizdeki kadın kültür merkezinde " örgü oyuncak kursu" açılacağını duyunca çok sevindim. Sabah erkenden kayıt için sıraya girdim, kaydımı alan kişiye hiç örgü örmediğimi özellikle belirttim, belki benim gibi tecrübesizlere uygun değildi kurs. Görevli kişi " sizi ilk gruba, yani hiç bilmeyenlere  yazıyorum" dediğinde sevincime sevinç katıldı. Bir hafta sonra başlayacak kursu sabırsızlıkla beklerken internetten ilgili videolara bakıyor, sıkı iğne , artırma, eksiltme nedir nasıl yapılıra bakıyorum, bilgisayar ekranındaki "öğretici el" o kadar güzel gösteriyor ki, hemen öğreniveriyorum. Elime hiç tığ almamış biri olarak videolara bakarak oyuncak bebeğin kafasını  örüyorum. Evdeki herkese gösteriyorum, oğlum eşim çok seviniyorlar, başaramayacağın şey yok , elinin değdiği her şeye hayat veriyorsun dediklerinde gözsüz ağızsız, gövdesiz kafaya baktıkça mutlu oluyorum. Öğrendiklerimi , şifreleri bir deftere yazıyorum, defterin her köşesine öreceğim  hayvanları bebekleri çiziyorum, çocuk gülüşlerini hayal ediyorum  . Dersin başlayacağı saatten önce sınıfıma girip, arkadaşlarımı öğretmenimi bekliyorum. Tek başıma uzun bir süre oturmak zorunda kaldım, bu sürede içinde "okul" ile ilgili hatırlamak istemediklerim aklıma gelir gibi oldu, defterimi, ördüğüm kafayı, renkli yünlerimi sıraya koyarak aklımdakileri savuşturdum. Sınıfın öğrencileri gelip el işlerini masalarına koydukça aslında hiç birinin benim gibi hiç bilmeyenler olmadıklarını anlıyorum, nerdeyse hepsi yılların örücüleriydiler ve daha zor daha farklı daha görülmemiş modeller için  torunlarına bebek yeleği örmek için gelmişlerdi. Benim dışımda iki kişi  oyuncak bebek için buradaydı.  Öğretmen sınıftan içeri girince ,geçmişteki  onlarca öğretmenim içeri girmiş gibi oldu, irkildim. Tüm öğrenciler bu güler yüzlü öğretmeni önceden tanıyor, hepsi bu  öğretmenden daha önce ders almış. Kendimi tanıtırken , çok cahil olduğumun üstüne basıyorum ama nasıl istekli olduğumu anlasın diye de ördüğüm kafayı gösteriyorum. Olmamış, sök, diyor. İki kelime. Koskoca kadınım alınmıyorum, ama sökmüyor, ilk göz ağrım kafayı sıranın altına saklıyorum. Doğru bir kafayı anlatıyor, öğretmenimiz, benim ile birlikte toplam üç kişiye. Üç kişi başlıyoruz örmeye, onlar tecrübeli ama olsun ben de onlar gibi olacağım. Hayalimdeki bebekleri anlatıyorum arkadaşlarıma  başı örerken. Arada öğretmen elimizdekilere bakıyor, iki arkadaşa olmuş diyor benimkine olmamış diyor, söküyor. Nerde hata yapıyorum diye soruyorum, " ilmeklerin çok gevşek diyor. Tekrar baştan örmeye başlıyorum, iki arkadaş ile artık konuşmuyorum, kendimi işime veriyorum. Vakit ilerken öğretmen herkesin elindekine bakıyor, bana sıra gelince " olmuyor diye tekrar elimdekini söküyor. Nerde hata yaptım diye soruyorum "bu seferde çok sıkı örmüşsün" diyor. Arkadaşlarımın ellerine artık hiç bakamıyorum hepsi saatler boyunca ilerledi , iki kere sökülmüş ip yumağı ile  nasıl öreceğim konusunda tedirginim, öğretmen işini yapıyordu, gösteriyor, gösterdiği şekilde yapamadığım için  söküyordu. Yanlış yaptığım  şey, ilmeklerimin görüntüsü öğretmen ve diğer arkadaşlarınkine benzer olmaması, aynı şifreye göre örüyordum ne fazla ne eksik ama benim örgüm onların ki gibi görünmüyordu. Bir ilmeğim sıkı bir ilmeğim gevşek olunca sıralı düzgün bir görüntü çıkmıyordu. Dakikalarca ördüm, ne gevşek ne sıkı olsun diye uğraşırken , şifreyi karıştırdığımı fark ettim, on sekiz ilmek olması gereken sıra eksik, otuz altı olması gereken sıra ise daha  fazlaydı. Öğretmen üçüncü kez sıraları dolaşırken, onun gözleri ile elimdekine baktım, beğenmeyecekti, o söylemeden söktüm , öğretmenim üzülmüş göründü, o kadar da göstermişti; " sorun ne"," neden yapamıyorsun" dedi.
Benim yüzümden, benden kaynaklanan bir sorun vardı. Sorun ne, neden yapamıyorsun, neden anlamıyorsun, herkes yapıyor sen  neden yapamıyorsun diye sorgulayan öğretmenlerim, hepsi  başıma dikiliverdi.
Öğretmenlerimin her biri şimdi sınıflarımın  kapısındalar, susun diye bağırarak içeri giriyorlar, kapıları kapatıyorlar, kapılar kapanmasın istiyorum, arkalarında gizledikleri elleri ile sıraları dolaşıyorlar, yanıma yaklaşmasınlar  , doğru mu yanlış mı tam mı eksik mi   dolaşan tedirginlik son bulsun, uzak olsun, istiyorum... Derdimi anlatabilirdim  kırk yaşımda şimdiki öğretmenime ve torunlarına yelek ören sınıf arkadaşlarıma. Zayıflıklarımı, eksiklerimi, sebepleri, nedenleri ,  kendimi anlatabilirdim.....Ama küçük bir çocuk anlatamazdı, sadece mecbur kalırdı.
Ağlamaya başladım. Sınıftakiler önce şaşırdılar yüzüme dikkat kesildiler, " aaa ağlıyor" dediler. Sıra üzerindeki sökülmüş renkli yünlerimi, defterimi çantama koyup hiç bir açıklama yapmadan dışarı çıktım. Dışarıda sonbahar rüzgarı ile güneşi, derin bir nefes çektim, gözyaşımı sildim. Kırk yaşımın bu son baharında kendi kendime söz verdim bir daha asla öğretmenlere yaptıklarımı beğendirmeye çalışmayacak, kapılarını öğretmenlerin kapattığı sınıflara asla  girmeyecektim.

 Evime doğru yürürken, sıramın altında ,kafamı unuttuğum aklıma geliverdi. Öğretmenin sök dediği ama sökmeye kıyamadığım kafamı almak için geri dönmeli miyim diye ikilem de kalmadım, asla...


Akşama doğru telefonumu kayıtsız bir numara arıyor; örgü öğretmenim; "Ayşe hanım neden öyle sınıfı terk ettiniz, bir şey mi oldu, bir sıkıntınız mı var merak ettim, çok istekli çok pozitif görünüyordunuz , birden bire böyle olunca, merak ettim, umarım haftaya gelirsiniz, göreceksiniz tüm sıkıntılarınızdan kurtulacaksınız"...


8 yorum:

  1. Çok sinir bozucu olmuş Ayşeciğim, ben de çok bozulur üzülürdüm, niye olmadı diye ama haftaya da giderdim :)) Benimki de böyle olsun derdim :)) Sen sıkma tatlı canını,olmadı evde videolardan da yaparsın, hem mükemmel olmak zorunda değiliz, illa aynı yöntemle, öğretmenin istediği şekilde olmak zorunda değil ki. Üstelik çocuklar ona oyuncak olarak bakacak, ilmeği gevşek olmuş demezler dimi? :))
    Öpüyorum çok...

    YanıtlaSil
  2. Öğretmenin tavrı hiç hoş değilmiş malesef ama sökmek örgünün bir parçası. Örmeyi çok severim ama dökmekten de çekinmem bitmiş kazakları bile sökmüşlüğüm olmuştur. Nasıl desem örgü biraz insanı yontuyor, sabrı öğretiyor. Bu yüzden dökmekten korkma Ayşe

    YanıtlaSil
  3. Ayşem... Sakın yılma. Başarısızmış gibi görünmenin sebebi ne biliyor musun? Yanlış yerden başlamış olman. Amigurumi örgüsü en zorlarından biridir. Sıkı yapacağım diye parmakların parçalanır. Şimdi sen bir küçük çiçek örmekle başla. İnternetten bulacağın videolar arasında en kolay görünenini seç. Ellerin tığa alışsın. İpe alışsın. En kolay motiflerden birinin linkini veriyorum sana. Önce düz renk ör. Sonra iki renklilere geçerdin. Olur mu? Bu motiften bol bol ör. Sonra motifleri birleştirip banyo bezi yapabilirsin mesela. https://www.youtube.com/watch?v=v0f04Mrt71o
    Elin alışınca da bebek yapmaya başlarsın. Olur mu? Kursa gitmene hiç gerek yok. Kendin başarabilirsin. Hadi göreyim seni.

    YanıtlaSil
  4. Örgü kursunun ilk gününde anladım ki, okul fobisi gibi bir hastalığa yakalanmış olmalıyım, okulların yanından geçemiyorum bile nasıl oldu da kursa yazıldım bilemiyorum, o heyecan o istek ile aklıma getirmemiş olmalıyım... öğretmen içeri girip kapıyı kapatınca ben de film koptu, belli bir zaman sonra nasıl kaçarımdan başka bir şey düşünemez oldum. Öğretmen , Gülsüm Ablamın belirttiği gibi "önce basit örgüden başlatsa ya da bu örgünün zor olduğunu belirtseydi tavsiye etseydi, belki okul fobim hortlamazdı, üçüncü sökümden sonra, tahtaya her an kafam çarpılacakmış gibi, öğretmen sakladığı yerden cetvelini çıkaracakmış gibi ya da benim nasıl sorumsuz ilgisiz işe yaramaz olduğumu bağıra çağıra sınıfta haykıracak gibi geldi...istesem şimdi çıkar giderim düşüncesi öyle acı verdi ki , o zamanlar bu korkumu her gün çekmek zorundaydım, istesem çıkıp gidemezdim...
    yani sorun bende, örgü öğretmenimden kaynaklanan bir sorun yok...

    YanıtlaSil
  5. Sevgili Ayşe.Bloğunuzu dün keşfettim ve bütün yazılarınızı okudum.Çok benziyoruz çookkk ..Hele o sınav sonucu yazısındaki hissiyat nedir,çok iyi bilirim..Ne zamandır ben de yazmaya niyetlenip,erteliyordum.Başlayacağım;dua edin benim için..Sizi sevgiyle kucaklıyorum sevgili kardeşim.Allah'a emanet olun..

    YanıtlaSil
  6. Hay allah, ne fena olmuş...Senin geçen gün koyduğun fotoğraftaki ilmekler tamdı bence oysa ne sıkı ne de bol. Ama sıkı ya da bol olması gerçekten de çok önemli değil. Anca şekilsizlik yarattığında önemli olur. Sökmek çok sinir bozucudur her şekilde yalnız, hele çok aşağılarda bir hata yaptığını fark edersen bütün yaptığını sökmek gerekir. Ömür törpüsü. Bir de yaptıkça daha iyisini yaparsın Ayşe. Eski hatıralar çok şiddet doluymuş. Aslında eski günlerine üzülmüşsün. Sana buradan koskocaman sarılıyorum.

    YanıtlaSil
  7. tam da dün bunu düşündüm..Egolu öğretmenlerimi ,acımasız öğretmenlerimi,psikolojisi bozuk öğretmenlerimi..onlara katlanmak ve bunu bilmeden yapmak zorundaydık.

    YanıtlaSil