İngiltere'de yaşadığım Devon bölgesinde martılar çok iriler.
Geniş düzlüklerde toplu halde solucan arayan martıları gördüğümde koyunlar otluyor sanıyordum. Köpeklerin koşturması için olan bu geniş çimlerde martı gören köpek ürküyor. Martılardan tüm İngiliz halkı çekiniyor. Dikkat martı saldırabilir uyarılarını şehrin her yerine asmışlar. Martılara ekmek atanları, besleyenleri de uyarıyorlar; sakın martıları beslemeyin diye tabelalar var.
Belediye meclis üyesinin
sandviçini kapmaya çalışırken adamın dudağını yaran martı üzerine martılara ekmek atmanın cezası da var, 80 Pound. İngilizler martılara yem vermeme konusunda çok sadık iken yabancılar ,öyle değil. Katedralin martıları kimin İngiliz kimin yabancı olduğunu bir bakışta anlıyor, gözlerini x rey cihazı gibi gezdiriyor ,çantasında sandviç olabilecek yabancıları bile anlıyor, ona göre yaklaşıyorlar. Bir dilencinin elini açması gibi ağızlarını açıyorlar. Yabancılar yufka yürekli, martılara bir parça ekmeği çok göremiyorlar, gizli kapaklı çantalarını açıyorlar. Bir de şehir merkezindeki seyyar sosisçinin orada martılar var. Bunlar Katedral martılarına benzemiyor, ekmeğini zorla alanlardan. Çete gibiler insan elinden sosisli alma konusunda çok deneyimli ve bilgililer. Sosisçinin karşısındaki trafik ışıkları üzerinde pusuya yatıyorlar. Domuzlu sandviçini paket yaptırmayıp elinde yiyerek yürüyenleri , elinde sosisli ile karşıdan karşıya geçmek için düğmeye basanları hiç af etmiyorlar . Özellikle yaşlılara odaklanıyorlar, elinde sosisli olan her yaşlı daha çok tedirgin. Tanık olduğum iki olaydan birinde yaşlı adam yukarıdan birdenbire belirivereni fark edene kadar martı ekmeğin içinden sadece sosisi alıp kaçmıştı, diğerinde ise yaşlı kadın çok inatçı çıktı sosislisine sarıldı , martı da inatçı çıktı kadın kollarını açsın diye hareketler yapmaya başladı. Şehirden uzaklaşıp ,
Yunus ile sahile indiğimiz bir gün çantamızdan kaşarlı marullu sandviç poşetini çıkarırken onlarcası üzerimize uçmaya başladı. Tırnaklarını gagalarını açmışlar , üstümüzde pike yapıyorlar sanki üzerimizde savaş uçakları uçuyor. Kafamızı kollarımızın arasına alıp koşmaya başlarken , anne at kurtulalım diye bağırıyordu Yunus.Sandviç poşetini denize doğru fırlattım, hepsi sandvice denize doğru üşüşürken biz aksi yönde sahilden koşarak uzaklaştık .
İnsanların elinden zorla sandviçini alan İngiliz martılarını seviyorum, keşke tüm hayvanlar bu martıları örnek olsa diye iç geçiyorum. Sandviçler sadece insanlar için mi, martıların canı da çekiyor.
Aldi adlı ucuzluk marketine kuş gözlem teleskobu geldiğini görünce havalara uçtuk. Teleskobu mutfak tezgahına kurduk, mutfak penceresinden beri çatılara konan martıları izliyoruz. Bizim mahaldeki martılarda saldırganlık yok, sabahları bizim gibi şehirde çalışıp akşam da bizim mahalleye çatılara geliyor, yoruluyor, olabilirler.
Onun için Alfred Hitchcock Kuşlar filmini yapmış, alışıklar. İzmir'de martılara gevrek atarız ama asla elimize, üstümüze saldırmazlar. Havada kapıp, gideler
YanıtlaSilÇenebaz
Emperyalistin martisi da kendine benziyor demek!Kimin elinde ne varsa kapiyor...Ingilizlere yonelsinler.....
YanıtlaSilYasakladıkları için sorun yaşıyorlar sanırım. Demek ki hayvanlar aç kalıyor. Bizim burada herkes bayat ekmeğini onlar için denize atıyor ya da sahilde bir kenara koyuyor. Hiç kimse bugüne kadar martı saldırısı yaşamadı. Çünkü aç değiller.
YanıtlaSil(Ekmeğin onlar için doğal bir yiyecek olmadığı söyleniyor ama bizimkiler değişim geçirip alıştılar sanırım. 😂)
Not: adsız yoruma bayıldım, çok doğru yazmış. ❤️
Bence de aç kalıyorlar, bizde her yer çer çöp.Kedi-köpeklere bırakılan tabak tabak yemek artıklarından karga,martı hepsi yararlanıyor.
YanıtlaSilİngiltere'nin banklarından sonra kuşları geldi yaşasın! Bu seriyi çok sevdim, devamını bekliyorum:)
YanıtlaSilnüket
"anne at kurtulalim" kisminda cok guldum yalniz, film karesi gibi resmen :)))
YanıtlaSil"seagull attacks" da tam oturmus yani... sozun bittigi yer :)
Bu arada Ankara ya deniz gelmedi henuz ama balik kamyonlarini izleyerek martilar geldi.
YanıtlaSil