24 Ekim 2019 Perşembe

İngiltere'de ilk günüm

Yurt dışına çıkmak uzaya çıkmak gibiydi , hayatımızda hiç yurt dışı görmediğimizden  bir bilinmezliğe  , karanlığa doğru yolculuk yapacaktık.  İngiltere'nin bir şehrinde  merkezden uzak bir mahallede  küçük bir apartman katını tutabilmek için altı aylık peşin ve yüklü bir depozito vermek bütçeyi alt üst etti neredeyse yok etmişti. Anne babadan destek, çocuğun kumbarasına kadar alarak  çıkacağımız yolculukta bilinmezliğin getireceği masraftan çok korkuyorduk.  Thy  yeni bir uygulamaya  başlamış,bize nasip oluyor, Londra'dan  şehrimize uçak ile değil  tren ile aktarma yapacağız , indiğimiz havaalanından direkt tren ,   daha ucuz . Korku tedirginlik cahillik üst üste olunca hiç durmadan " emin misiniz " diye soruyoruz  muhatap olduklarımıza, her defasında "eminler".
Annem bavullarımızı hazırlıyor. İlk aylarda büyük alışveriş yapacak gücümüz olmadığı için,boş bir eve gideceğiz diye her ihtiyacımızı bavula sığdırmaya çalışıyor, yatak yerine geçecek yorgan,battaniye, yastık, sofra için  üç çatal üç kaşığı tavası tenceresi , banyo için sabunu ,havlusu,temizlik bezi ... Her ihtiyacı üç bavula sıkıştırmak için günlerce uğraşıyor, annem.
Annemin hazırladığı bavulları her birimiz birer tane alarak İstanbul havaalanına geldik. İngiltere için sıraya girdik. Bavullarımızı tartıp barkot kesen thy görevlisi  ,şanslı olduğumuzu söylüyor thy nın bu yeni uygulaması ile  bavullarımız direkt trene aktarılacakmış, havaalanında bavul aramakla vakit kaybetmeyecekmişiz. Yine tüm cahilliğimizle defalarca soruyoruz, emin misiniz?  Diğer muhatap olduğumuz  görevliler gibi hemen eminin demedi, üstüne sormak istedi, bizi kenara ayırdılar, bir saat sonra  "emin oldular" . Bavullarımız bineceğimiz trene aktarılacakmış, kesinlikle eminler. Londra Heathrow havaalanına indik. Trenimize rahat rahat yetişecek iki saatimiz var ,pasopart kontrolune girdik. Pasaport kontrolünden sonra geriye bir saatimiz kalmış iken trenimizi aramaya başladık.. Şehrimize  direkt giden treni bulamıyoruz. Havaalanı mahşer yeri gibi, her ırktan türlü türlü insanları yararak koştura koştura  tren arıyoruz. Birbirimizi kaybetmeyelim diye el ele koşuyoruz.  Tüm tensleri, past kontiniyusları   çok iyi biliyorum ama  ne konuşulanı anlıyor ne de tek bir cümle kuramıyorum, bu memlekette  dilsiz ve sağırım.  Eşimin akademik ingilizcesi çok iyi kendi kendine konuşma dinleme pratiği yaptı yıllarca ama bu ilk meydan muharebesi  ummadığı kadar zorlaşmış, soluk soluğa  kulağını  konuşanın ağzına götürerek kendi konuşurken karşıdakinin kulağına eğilerek tane tane  anlatmaya anlamaya çalışarak  şehrimize giden  tren olmadığını öğreniyoruz. Ne olup bittiğini anlayabilmek için havaalanında bir yukarı bir aşağı koşturarak  , thy yazan  bir tabela arıyoruz, elimizdeki bilette trenin kalkmasına yarım saat var iken bir yetkiliyi buluyoruz. Üçümüz de yağmur altında kalmış gibi terliyiz,  gözlüğümün camları terimden buğulanmış, eşimin ceketi sırılsıklam olmuş , oğlumun saçlarından ter fışkırıyor iken  yetkili  halimize   üzülüyor , çünkü;  şehre direk giden  tren yok, thy nın trene bavul aktarma diye bir uygulaması yok, bilgisayardan bakıyor,  bavullarımız da yok...Ama elimizdeki bilet ile bir kaç defa aktarma yaparak   şehrimize para vermeden gidebilecektik...Trenin kalkmasına 12 dakika kalmış iken  görevli kişi rapor tutmamızı istedi, yanlış bilgileri , kaybolan bavulları, bir saat boyunca soluk soluğa koşturmamızı belgelendirmek gerekiyordu.  Bir anlık düşünme vaktimiz vardı,  ilk aklımıza gelen şey " trenin kaçmasını göze alamayız ", elimizdeki bilet yanacak kim bilir ne kadar masraf olacaktı.  Soluk soluğa başka  bir şehre giden  trene bindik..İndiğimiz bindiğimiz tüm trenlerin  gebze , halkalı arası banliyo treni gibi numarasız, her gelenin bulduğu yere oturduğunu görünce bavullarımızın kaybolduğunu anladık. Oturamadan, terimiz ile ıslanmış paltolarımızı çıkartamadan, pencereden akan yeni bir ülkeye bakamadan bavullarımızın yasını tutamadan, emlakçı ile randevumuza yetişemeyip , evin anahtarlarını alamayacağımızı akşama nerede kalacağımızın yasını tutmaya başlamıştık. Tren hızla bizi bir karanlığa, bilinmedik masraflara doğru götürüyordu.  O sırada vatsaptan bir mesaj geliyor, bir kadının güzel yüzü telefonumda beliriyor" ayşe hanım bu akşam bizim misafirimiz olun" diyor.
Öğleleyin  gelmemiz gereken şehre akşam sağanak yağmur altında indik. Gelen davete icabet etmeye hiç bu kadar ihtiyacım olmamıştı ama sırıl sıklam ıslanmış  buram buram ter kokuyor, yedek hiç kıyafetimiz yok diye utanıyorum, davete icabet edemiyorum..Tren garına yakın, bir gecelik fiyatı zaten ayakta zor duran bütçeyi yumruklamış, pis bir otelde,  banyosuna bile giremeden ıslak  üstümüzü başımızı değiştiremeden  uykuya kalıyoruz.
Ertesi sabah bir günlük daha otel parasını kaldırmayacak bütçenin verdiği gözü karalık ile randevusuz bir şekilde emlakçı dükkanına çöküyoruz...( İngiltere'de  yaşamaya başlayınca randevunun en önemli ingiliz prensibi olduğunu anlıyorum, yaptığımız şey kabul edilir bir şey değildi)
Akşama doğru  bomboş evimize girdiğimizde yanımızda bir çocuk olduğunu unutup tüm gün ağzımıza bir şey koymadan evin anahtarlarını alabilmek için koşturduğumuzun farkına vardık. Eşim bir market bulmak için  evden çıktığında pencereden arkasından baktım. Sokaklarda hiç kimse yoktu, evlerin ışıkları tek tük yanıyor sanki herkes erkenden yatmıştı. Pencereden ayrılıp bomboş odalara baktım, biz nasıl yatacaktık?  Bir karton parçası bulmalı çoçuğun altına koymalı ya üstüne ne örtmeli, ev buz gibi... Oğlumun yanından uzaklaştım, boş odalardan birine girdim. Boşlukta oturarak düşünüyorum,
dünyadaki diğer insanlar, çaresiz kaldıklarında ne yapıyorlar,  Afrikada'ki, Amerika, Ekvatorda Kutuplardaki,
 dün ayak bastığım bu  ülkedeki   insanlar...  İnsanlar kendilerini yalnız hissettiklerinde neyi düşünüp teselli buluyorlar. İnandıklarına , sevdiklerine , işlerine, bir saksı çiçeklerine, bahçelerine ,köpekleri-kedilerine, kitaplarına, hayallerine, planlarına , randevularına mı sığınıyorlar ... Boş oda yokluklarım  ile doluyor, konuşacak dilim yok, anlayacak kulağım yok, annemin hazırladığı bavullarım yok, üstümdeki kıyafetten başkası yok.   Hep çaresizliklerimi yazıp durduğum bloğum aklıma geliyor, rahatlıyorum.  İstanbul'dan başlayıp Çorum'da yazmaya devam ettiğim dertlerimi  İngiltere'nin bu şehrinde okuyan biri varmış, güzel yüzlü bir kadın...
 Oğlum  geliyor, korkmuş, üşümüş,  anne ne zaman Çorum'a döneceğiz diye yanıma sokulduğunda, hissettiğim duygular içinde utanç çok zayıf kalıyor, yine yazıya sarılıyorum. Vatsaptan halimi anlatan iki cümle yazıyorum Deniz hanıma. İki kısacık cümleden dünyalar çıkarıyor Deniz hanım henüz eşim marketten gelememiş iken eli kolu evimin kapısını çalıyor...Şişme yataklar, yorgan yastıklar , nevresim havlular, şampuan sabunlar, yiyecekler, tava, tabak çatal bıçaklar...Önce karnımızı doyuruyoruz,  banyo yapıp kurulanıyoruz, şişme yatakları şişirip mis gibi kokan nevresimli yataklarda uyumak için yatıyoruz.  Hemencecik derin uykuya dalmış aileme bakarken, hayatımda hiç bu kadar hızlı  bir iyilik görmediğimi ,   beni hiç tanımayan birinin halimden  anlaması için iki cümlenin yeterli olduğunu, nasıl anlayabilir nasıl yaşayabilirdim;
Türk hava yolları yanlış bilgi vermeseydi,  bavullarımızı  kaybetmeseydi , hiç bilmediğimiz bir yerde az bir para ile idare edeceğiz diye  daha ucuz olan  tren aktarmalı bilet almasaydık...Teşekkür ederim thy.

13 yorum:

  1. Çok geçmiş olsun.Okurken göz yaşlarıma mani olamadım.Deniz hanım imdadınıza yetişmiş.Söylenecek yazılacak söz bulmakta zorlandım.Sevgiler.

    YanıtlaSil
  2. Memlekette bu kadar yardımcı olmayız ama yurtdışında birbirimize çok destek oluyoruz anlaşılan. Umarım en kısa zamanda işler yoluna girmiştir. O thy de nasıl bir hata yapmş öyle, çok fena.

    YanıtlaSil
  3. Çaresizliğinizi anlattığın anları bir bir yaşadım sanki Ayşeciğim. Allah razı olsun yardım eli uzatan arkadaşından binlerce. Ne zor şeymiş kimsesiz öylece kalakalmak.
    Valizler sonradan bulundumu merak ettim? Nasıl olur böyle birşey bilemiyorum :((
    İnşallah şimdilerde herşey yoluna girmiştir, düzeninizi kurmuşsunuzdur canım. Sevgilerimle :)

    YanıtlaSil
  4. Ayşe ya...Kim bu Deniz hanım? Namı diğer Hızır aleyhisselam? İyi ki internetin varmış, önceden ayarlamış mıydın yurtdışı tarifeyi?

    Ne oldu bavullar?THY NİN bu davranışı kabul edilemez! 1000 kişiye sormuşsun, uçaktan inince kimse sizi yönlendirmedi mi?

    O mesajı yazmasaydın seni dövebilirdim ama ah o çaresizlik...İnsana neler yaptırır.

    Öpüyorum kocaman

    YanıtlaSil
  5. Aman Allah'ım... Hayat size nasıl sürprizler hazırlamış böyle. Gücünüzü, sabrınızı sınıyor anlaşılan. Ve dünyada yalnız olmadığınızı anlatıyor sıcak bir el. Ağlamalı mı insan bu durumda, korkmalı mı yoksa şanslı olduğunu düşünüp sevinmeli mi bilemedim. Geçmiş olsun birtanem. Umarım herşey yoluna girmiştir.

    YanıtlaSil
  6. Teşekkür ederim, tüm yorumlara...Telefonlarımızı kapatmıştık, çok para gidiyor diye İngiltere'den hat alacaktık ama planlar bozulunca telefonsuz da kaldık, Hollanda daki arkadaşım Gülay sayesinde iletişim sağlayabildim, bavullarımızı Gülay aradı, bulundu, üçüncü gün sonunda bavullarımıza kavuştuk...Bin kere sorduk tüm yetkililere internetten de araştırdık ama sonunda yine yetkililere inanmayı tercih ettik, üstlerine sorup sorup akıl dışı yanlış bilgi vermeleri ve çaresiz bırakmaları...yeni gurbet olmuşluğumun hissi ile iyi olsun güzel olsun müşterilerini hissetsin diye yazdım canım ülkemin tüm işletmeleri...

    YanıtlaSil
  7. Günlerdir ,girip girip bakıyordum;ne yaptılar acaba? diye...Ah Ayşe hanım,çok üzüldüm okurken. Ama , şükürki,Deniz hanımı çıkarmış karşınıza Rabbim . Daha güzel günler yaşayıp,bunu da tebessümle yad edrsiniz inşallah .Allah kolaylıklar versin ...

    YanıtlaSil
  8. Ayse hanim, Basiniza gelenler de olabilen olabilecek seyler THY olmasaydi baska havayollarinda da oluyor. 30 senedir yurt disinda yasayan belki 30 defa memlekete gitmis, gelmisken, hemen her zaman bunlari yasamisimdir. Bu yuzden yanima aldigim Carry-on" denen valizime birkac gunluk giyecegimi koyarim pijamalarim da dahil..
    ilk defa,Biz de uc cocukla New Yorka geldigimiz de ilk hafta,Devrim hanim gibi bir ailenin evinde agirlandik, yorgunluktan beynim uyusmus gibiydi. Ne ev sahibini ne de Sofra yemek gozum gormedi bana yatak gosterin dedim ve bir odada yattim. Sabahleyin cocuklarim ilk defa renkli TV seyrediyorken sesleriyle uyanmis ve evsahiplerinin evi tamamiyle bize birakip bir arkadaslarina gittigini ogrenince cok duygulanmistim.
    Simdi bende yasadigim bu sehir de gelen her Turke, Ablalik teyzelik yapmayi uzerime vazife edinmisimdir. Bircok aile bir hafta on gun evine yerlesene kadar misafirim olur. eksiklerine de alisverislerine de yardimci olurum. Bunu buyuk bir zevkle yaparim.Onlardan vatan hasretimi giderir. her gelenle geldikleri sehirleri tanir kulturler kesfederim. onlar yuk oluyoruz diye hayiflanirken bilmezler ki ben bu insanlarla vatanimi yasarim...Ingilizlerin aksani da zor bizim icin ,TR de Amerikan ingilizcesi, ogretirler. ama zamanla kulaginiz alisir. allah kolaylik versin ..Sevgiyle AK

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sizin gibi insanların varlığını hissetmek çok büyük bir hediye, teşekkür ederim, paylaşımınız için...Sevgilerimle

      Sil
  9. Ya benim anlayamadığım çok şey var yazınızda. Deniz hanım kim, sizi nereden tanıyor, mesajınızı nereden görmüş, hangi şehirdesiniz ingilterede, oraya gittiğinizde para sorununuz varsa tel hattınızı nasıl kullanabildiniz, önceden evi tutmadan nasıl bavulları toplayıp gittiniz ??? Daha detaylı yazar mısınız, oğlumuz orada eğitimine devam edecek mi ? Selamlar, kolaylıklar diliyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba, Deniz hanım bloğumu okuyan biriymiş o yüzden tanıyor, hem de çoğu yakınlarımdan daha iyi daha derin...Şehrin ismini şimdilik vermek istemiyorum, telefonlarımızı gelmeden önce kapatmıştık ama benim telefonum kontorlü olduğu için kapanmamıştı, otelin interneti ile Hollanda daki arkadaşım ile irtibata geçtim, arkadaşım bizim yerimize aranacak yerleri aradı, zaten bir kaç gün sonra küçük miktarlara marketlerde bile satılan hatlardan aldık...Türkiye'den beri ev tutmak neredeyse imkansız, sözleşme imzalanması gerekiyor, sözleşme imzalaması aşamasına kadar gelmek de büyük başarı, randevumuza göre öğlen imzayı atıp hemen eve girebilecektik
      ..genelde eşler önden giderek otel ya da kiralık odalarda kalarak ev tutma işlemini halledip ailelerini ondan sonra çağırıyorlar...Mecbur olunca insanın gözü kararıyor, bavulları toplarken gözü hiç bir şey görmüyor..Ve son olarak oğlum burada lise 1 başladı, ve çok memnun henüz iki haftadır okula gitmesine rağmen okuldan tebrik mektupları gelmeye başladı...Umarım açıklık getirebilmişimdir, sevgilerimle...

      Sil
  10. Çok sevindim sizin ve oğlunuz adına. Bekli oradaki eğitim sistemini daha çpk seveceksiniz. Belki oğlunuz hep orada devam etmek isteyecek. Hayat bu insana ne süprizler yapacağı belli olmuyor. Dilerim güzel günleriniz olsun orada.

    YanıtlaSil
  11. Merhaba Ayşe Hanım, bu yazınızda anlattıklarınızı endişeyle ve üzülerek okudum ama neyse ki sonunda Deniz Hanım gibi güzel bir insanla ve güzelliklerle karşılaştırılmışsınız. Çok sevindim sizin adınıza. Allah Deniz Hanıma da iki cihanda güzellikler versin inşallah. Şu an hislerimi daha fazla kelimelere dökemeyeceğim ama sizi yeni tanımış olmama rağmen severek ve ilgiyle okuduğumu belirtmek isterim.
    Naciye

    YanıtlaSil