6 Ocak 2019 Pazar

Jale'nin battaniyesi


 Yüzünü hiç görmediğim Jale , yazılarımdan beri beni çok sevdiğini söyleyerek  o günün  akşamında kocaman bir kutu yollamış, kutunun içinden günlerce yememize rağmen bitmeyen çikolatalar, kitaplar, kocaman bir battaniye çıkmıştı. Hastalığım boyunca bu battaniyeye sarıldım. Hep seni düşünerek ördüm diyerek yollamıştı. Battaniyeyi oluşturan motifleri saydım, 64 taneydi, bir motif bir günde tamamlansa 64 gün beni anmış, benimleydi. Jale ve bir dolu blog arkadaşım hepsi çok mutlu kılıyordu beni (yolladıkları hediyeleri yazılarıma taşımamakla hata mı yapıyordum bilemiyorum ama  bloğuma koyarsam beklenti içinde olma ihtimali belirir ve bu durum beni çok üzer, utandırırdı, hiç birine layığı gibi karşılık gönderemiyordum.)  Bu yazımın konusu neden hep mutsuzsun neden mutsuzluğu kendine çekiyorsun diye yanlış zanna kapılanlara cevap vermek için  Jale'nin hediyesini açık etmem zaruri oldu. Yalnızlığa övgüler düzsem de her gün konuştuğum dostlarım vardı. Çok utanarak yazıyorum ki  tüm güzellikler beni buluyordu.
Beni çok seven, harika çevremde huzurlu, mutlu, umut dolu olmam nedeniyle haksızlığa hüzne kötü anılara gerçek hayatımda aslında uzağım. ( bu dünyada neye ne kadar uzak olduğuna emin olan insan aptal olmalı, buz üstünde yürümek gibi kaderimiz). 
 Neden hep hüzün kahır haksızlık yazıları yazıyorum, oysa mutluluk yazıları yazmaya bu kadar yakın iken. Neden yılbaşı gününde sınıfında hediye alamamış tek çocuğu , arka sıralara oturtulmuşları, sinemaya götürülmeyen zayıf notluları, sevginin, arkadaşlığın , birincilik kadar değer görülmediği sınıfları neden yazıyorum, bilmiyorum, şimdi yazarak belki nedenini bulabilirim...
Uzakta bozkırları gören pencereme oturup dışarı bakıyorum, mutlu olmayı hak eden gerçek insanların dışarıda olduğunu düşünerek, sokağımdan geçenlere bakıyorum. Servis içindeki insanları, tüm gün istemedikleri işlerde çalışmaya mecbur olanları, okul duvarları arasına sıkıştırılıp yarıştırılan çocukları, bağırmak zorunda kalan öğretmenleri, burun kıvrılan bir üniversitenin iş arayan gencini, dört çocuklu karşı komşumun mülteciliğini , her sabah ve akşam farklı farklı çocukların çöpleri karıştırdığını, karda kışta üşüyen aç köpekleri, annesi ölen yavru kedilerimi, eşini kaybeden komşumun yalnızlığını, arkasından itilmedikçe çalışmayan turuncu renonun hurdacıya gideceği günü,  sapsarı gagalarından içli içli öten kara tavukların kırlangıçların artık neden gelmediğini, şehre özgün mimarilerde  iki  katlı, tek katlı  evlerin yıkıldığını,bahçelerindeki meyve ağaçlarının kesilip hep aynı tip apartmanlar dikildiğini görmem ve yazmam "hep beni mi buluyor" ya da " benim karamsarlığımın tezahürü mü?"
Mutlu mesut penceremde otururken   yaşlı bir kadının şalvarının beline sardığı bıçağı çıkarıp çöpe atılan çekyatı parçalayıp yakacak olarak evine sürüklemesi  beni rahatsız etmemeli mi ?
Penceremden dışarı baktığımda  gördüğüm her şey  kendim oluveriyor. Bunları yazmazsam  jeepli annenin duyarsızlığına kapılmış olurum diye düşünüyorum.  
Birazdan klavye başından kalkıp akşam yemeği hazırlayacağım, aklımda bulgur pilavı var, yanına ne yapacağıma karar vermedim. Bulguru bir tepsiye döküp  içindeki taşları ayıklayacağım.  Bir kaç taş bulup bulgurdan ayırıp atacağım. Mutluluk,  bulgur içindeki bir kaç taş tanesi gibi , çok olan hüznün acının içine karışmış.. Hayatta gerçek olan apaçık görünen ve çok olan  şey acıdır, hüzündür diyerek yemeğimi hazırlayacağım . Hepimiz acılarımızdan hüzünlerimizden yemekler yapıyor, karnımızı doyuyoruz. Gerçek her gün penceremde görünüyor iken benim şahsi mutluluğumdan kime ne, benim mutluluğum  biçare ,anlamsız,  gafil kalmaz mı... Aslında herkesin penceresinden "gerçek geçiyor" ama görmeye, görse de yazmaya konuşmaya gerek görmüyor. Böylesi mi  doğru bilemiyorum.  Herkesin penceresinden görüneni yazmaya çalışmak "kötülüğü çağırmak mı" oluyor? 
Mutlu mesut renkli kahkahalı özgüvenli, kendini seven, kendini güzel bulan, tuttuğunu koparan, gezdiğini yediğini giydiğini yazan,okuyana ilham veren   mutluluk  başarı hikayeleri ile dolu yazdıkları ile kitap bile çıkaran bloglardan biri "on yıldır "olamadım, olamayacağım. Dünya zaten kötü içimizi karatmayan şeyler görelim okuyalım diye sayfama uğrayan zaten yok ama rast gelirse iç karartıcı yazılarıma "hep acılar seni mi buluyor, seni mi çekiyor" diye  yorumlar yazmanız çok gereksiz , gerekçesiz. Beni bulmuyor acılar, penceremin önünden her gün geçiyorlar, yazmadıkça yok olacaklarını bilsem, her gün mutluluğumu ifşa etmekten utanmazdım. Haksızlığı, düşüncesizliği, bencilliği, acımasızlığı, yıkılanı, gelmeyeni, yokluğu , mutlu anlardan daha çok yazmaya değer görmem benim hiç okunmayan okunmak istemeyen bir blog yapsa da başka türlüsüne aklım ermiyor. Kötü olanı gördükçe iyi olmaya bileniyorum. İyi olsaydım kötülükleri görmezdi gözüm, yazarak iyileşmeye çalışıyorumdur belki de. 
Hep mutlu olmuş hep sevilmiş ama hep kötüyü yazan biri olarak belki de arayış içindeyimdir. Şimdilik bildiğim şeylerden biri "mutluluk" bir hayatın gerçeği olamayak kadar azdır, yalandır. İnstegramlarda, facebooklarda görünen şeyler benim penceremde görünmüyor, neden görünmüyor diye  yorum yapmayın, bırakın kendi penceremden gördüklerimi yazarak anlamaya çalışayım, gördüklerimin hakkını vermeye çalışayım. 
Yazdığım konularda "hüzün" arama zorlayışı mı hissediliyor, bu benim  kötü yazdığım anlamına gelir, penceremdeki gerçeğe saygısızlık olur ki, bir gün hakkıyla yazabilme umudunu hiç kaybetmiyorum. Bu tür yorumlarda hep kötü yazdığımı düşünüyorum, gördüğüm gerçeğe saygısızlık yaptığımı düşünüyorum...Yazılarım,Jale'nin gönderdiği battaniye gibi olabilsin  diye uğraşıyorum. 
  

(Hiç görmediğim yazılarıma hiç yorum yazmayan hakkında hiç bir şey bilmediğim, kendini hiç anlatmayan  Jale, aylarca bana diye ördüğün battaniyeye baktıkça , hiç kimselere açmadığın anlatmadığın cümlelerini  görmeye  , ilmek ilmek iç döküşlerini okumaya çalışıyorum, gönderdiğin şeye sarınıp ısınıyorum. Gönderdiğin   örgü kitaplarına bakıyorum, senin gibi olabilmeyi umut ederek öğrenmeye çalışıyorum, elimden gönlümden çıkan şeylerin senin yolladıkların gibi olsun, bloğuma gelen görsün  düşünsün, anlamaya çalışsın, sonra umudu hissetsin, ısınsın , teşekkür ederim Jale.) 

( Aslında yeni yılın ilk yazısı olarak boynundan yaralanmış, vücudu parça parça ısırıklar ile dolu, Nüket'in bulduğu yavru bir kediye sahip arama yazısı olacaktı, tüm kötülükleri kendine çekiyorsunculara   o kadar içerlemişim ki, nefsim, yaralı bir kedinin önüne geçiverdi)  


  



7 yorum:

  1. Kedimize sahip çıkalım varsa yarası saralım.. iste hayatta en büyük mutluluk

    YanıtlaSil
  2. Şahsen ben, acıyı tasvir eden yazılarını okuduktan sonra mıhlanıp kalan bir yorum bile yazamayacak hale gelenlerden biriyim. Bu yüzden fazla değil yorumlarım. Yazdıklarını, detaylara bakış açını, kalemini seviyorum. Her ne yazsan okurum ama bu tarz yazılar seninle özdeşleşti galiba benim için. Farkında olmamı sağladığın onca şey için teşekkür ediyorum.

    Not: örgü örmeyi bilen biri olarak, battaniye çok güzel ama İnan o kadar zor değil. Senin her bir yazın bir motife eşdeğer diyebiliriz. Yazıların bizi sıcacık yapıyor, o battaniye de seni...

    YanıtlaSil
  3. Evet yazıların genelde hüzünlü ve içli...ben işte tamda bunu seviyorum, yani hüznü değil ama gördüklerini anlatış şeklini seviyorum. Naıl yürekten nasıl içten yakalayıp anlatıyor diyorum. Hatta gıpta ediyorum senin bakış açına.Olaylara yüzeysel bakan ben, istiyorum ki senin gibi bakayım, sen yazınca uyanıyorum. Ellerine sağlık arkadaşım, hep yaz emi, bakış açını kaybetme, ben ve benim gibileri uyandır :)
    Sevgilerimle Ayşeciğim :)

    YanıtlaSil
  4. Lütfen sakın o bloglar gibi olma zaten. Biz senin o bakış açını seviyoruz çünkü. Çoğumuzun göremediklerini gören gözünü, kalemini. ❤️

    YanıtlaSil
  5. Gösteriş bazen değil, hep tehlikelidir...

    YanıtlaSil
  6. Sımsıcak bir yüreğe dokunanları görüyoruz burada . Bu yürek hep biraz hüzünlü olacaktır tabii ki bu mutsuz anlamına gelmez :)

    YanıtlaSil
  7. ....mutlu anlardan daha çok yazmaya değer görmem benim hiç okunmayan okunmak istemeyen bir blog yapsa da başka türlüsüne aklım dermişsiniz ya ben (biz) okuyorum sizi severek ve merakla

    YanıtlaSil