19 Haziran 2018 Salı

Hayattaki sınavlar

Oğluma karne hediyesi için nevresimcideyim, elimde çift kişilik dünya haritalı nevresim takımı ,tek kişiliği var mı diye kasaya soracağım . Yatağını görünce çok sevinecek diye heyecanla  kasa sırasında bekliyorum. Telefonum çaldı, eşim arıyordu, sınavı kazanamadığımı söylüyordu. Üzülme dedi. Tamam,  üzülmem dedim, telefonu kapattım. Sıra bana geldi, bu nevresim takımının tek kişiliğini istiyorum dedim. Kasadaki görevli elimdeki nevresime bakarak , maalesef dedi, bitti, bundan sonra da gelmez dedi. Nevresimi aldığım yere bırakırken ağlamaya başladım.( Yazılarımda artık acıtasyondan kaçınsam da yazının gidişatı için  gözyaşlarımı açık etmem gerekiyor)

Belediye otobüsüne bindim, kafamı cama yapıştırıp arkada kalan insanlara duraklara evlere dükkanlara bakarak, unutmak istedim. Çorum sokakları unutmaya izin vermeyecek kadar mesafesizdi, durakları azdı. Otobüsten indim. Bir musluk üstten  , diğeri alttan açılmışken boş havuzları doldurabiliyordum, işçilerin birlikte ve tek başlarına bir işi kaç günde bitirebildiklerini, saatin bir daha kaçta çalacağını,  bir yuvarlak etrafında koşanların bir daha ne zaman karşılaşacaklarını, araçların hızlarını, çocukların annelerin yaşlarını, gözlüklülerin , Fransızca bilmeyenlerin sınıftaki yüzdelerini , torbadan sarı bilye çıkma olasılığını, kare köklü üslü mutlak değerli tam sayıları doğal sayıları, reel sayıları , kümeleri, eşitsizlikleri, yarıçapı, hipotenüsü, pisagoru, açıortayı, düzgün beşgeni, yöndeş açıları yıllar sonra  tek tek hatırlamış, hatırladıkça yapmaktan zevk alacağım işime yakınlaştığımı hissetmiştim.

 Ağacın gölgelediği  boş bir bank gördüm. Bankın ucuna oturdum. Kafamı yukarı kaldırdım, bu çamın adı neydi, göknar mı ladin mi?   Sınav yaklaştıkça  uykularım kaçmıştı , günlerce uykusuz kalmıştım önemsememiştim, elbet uykum gelecek yorgunluktan sızıp kalacak uyuyacaktım. Uyuyamamak uzadıkça aklıma Gülsüm abla gelmişti, kendisini bloğumdan tanırım, yorumları her yazıma ışık olurdu, eczacıydı, bana seve seve yardımcı olurdu ama anlamsız çekingenliğimden dolayı  arayamamıştım son gece uyuyamıyorum diye sabaha kadar ağlamış göz kapaklarım şişmiş kapanmış, yüzüm davul gibi  zombi gibi sınava girmiştim.
 
Sınava hazırlanırken kitap satış sitesinin indirimine tav olmuş, fotoğrafta  masa üzerindeki tüm kitapları bir seferde almıştım, altını çize çize okumaya başlamıştım . Sınavda , okuduğunu anlamak ile ilgili Türkçe testlerde çok yanlış yapmışım. ( Türkçeden okuduğunu anlayamayan ben, James Joyce " Ulysses"   okumaya niye heves etmiştim). Bir baltaya sap olamadan göçüp gidecektim, herkesin bir işi vardı benim yoktu, oğluma kendi paramla nevresim hediye edemeyecektim,  başarısızlığımın bahaneleri, kendi kendime yetememezliğim hep böyle devam edecekti. Etrafıma baktım herkesin bir işi vardı, bankın ayaklarından beri ağacın gövdesine yol yapmış karıncaların ağzında çekirdek kabukları vardı.
Yalnızlığımı çok sever ve kutsarım, yalnızlığıma çok bağımlıyım ama bazen birinin, Ayşe üzülme demesine, bir dahaki sefere, başarabilirsin demesine öyle ihtiyaç duyarım ki, çünkü yıkılmışımdır, nefes alamaz olmuşumdur, derin bir kuyuya düşmüşümdür. Bir insana , bir sese , boş ver demesine , her şeyin hayırlısı , sağlık olsun denilmesine hava gibi su gibi ihtiyaç duyulur mu?
Gülsüm ablayı arayıp sınavı kazanamadığımı söylemek istedim, o da bir zamanlar benim girdiğim bu sınava girmiş ama kazanamamıştı, sonra hayatın ona getirdiklerini , soğuk odalarını , ayrılıklarını, iki kızı ile yaşam mücadelesini ve sonunda hep hayalini kurduğu aşkına nasıl kavuştuğunu her yazımı yorumlarken yeri geldikçe anlatmıştı. Adından emin olamadığım ağacın altında, bankın  ucunda, hızlı hızlı ilerleyen karıncalara bakarken tam da Gülsüm ablayı aklımdan geçirirken telefonuma bir mesaj geldi;
 
"Ayşem ....Ben sevgili eşimi can yoldaşımı kaybettim. Dün defnettik onu. Ruhu şad olsun"
Gülsüm abla, yıkılmıştır, nefes alamaz olmuş, derin kuyulara düşmüştür, hangi  teselli cümlesi kurulmalı? Telefonu açıyor, çok görmüş olgun bir ses, gölgesinde oturduğum ağaç gibi bir ses, ağlama kızım diyor, hayatta üzülmeye değer çok az şey var.... 
 
 

7 yorum:

  1. Ahh ne yaktı içimi bu yazı... Sınavlar çeşit çeşit işte. Biz kendi sınavımıza üzülürken başka birinin sınavını duyup kendi halimize şükrederiz. Bu düzen hep böyle.

    Demem o ki sınav değil mi? Birinden geçemezsiniz, başka bir kapı açılır. Geç olur belki ama mutlaka açılır. Sabır ve dua ile inşaallah...

    Gülsüm ablanızın da başı sağolsun. Acısını taa içimde hissettim. Rabbim sabırlar ihsan eylesin...

    YanıtlaSil
  2. Gülsüm ablanın başı sağolsun. allah rahmet etsin.
    40 yaşımın eşiğinde 4 çocukla üniversite bitiriken gereksiz şeyler yüzünden bazı derslerden kaldım. derman ararken içimdeki sızıya her zaman okuduğum blogunu açtım...

    YanıtlaSil
  3. Allah hemen 'beterin beteri var' diye aracı tutmuş Ayşecim, can sağlığımız olsun, birdaha ki sefere inşallah kazanırsın . Canım benim arkadaşının başı sağolsun, sabır versin Allah :(

    YanıtlaSil
  4. Canin sag olsun ,ayse ablam yazdiklarinda bazen kelimelerinden kendimi buluyorum....

    YanıtlaSil
  5. Çok üzüldüm Ayşe'cim, Gülsüm hanımı buradaki güzel yorumlarından tanıyorum. Allah'ım sabırlar versin, eşine de rahmet diliyorum.
    Her şeyin en hayırlısını önümüze çıkarsın Rabbim. ❤️

    YanıtlaSil
  6. başınız sağolsun,Ayşe iş konusunda istekliysen muhakkak olur sıkma canını

    YanıtlaSil
  7. ben okuyup okuyup ses etmiyorum ya hiç, sadece buradayım demek istedim işte şimdi.

    Ve herşey güzel olacak. Herşeye rağmen güneş doğacak ve umut edeceğiz küçük bir çiçeğe bakıp.

    YanıtlaSil