20 Ekim 2017 Cuma

Tokyo Hikayesi






 Japonya'nın bir köyünde yaşayan yaşlı  çift ,  Tokyo'ya çocuklarını ziyarete gider. Yol uzun ve  zahmetlidir ama çocuklarının hasreti  yolculuğu çekilir kılmıştır. Çiftin bir oğlu bir kızı vardır, ikisi de iş sahibi ve  uzun yıllar sonra evlerine ilk kez gelen anne babaları işlerini  aksatmasın tedirginliğindedirler. Her anlarında güler yüzlü anlayışlıdır anne baba ,  bir kaç günlük ziyaretlerinde çocukları ve torunları ile hasret giderme dışında hiç bir  beklentileri yok iken çocuklarının bu tedirginliğini  hissederler. İnce düşünceli anne baba çocuklarına yük olmamak için ziyaretlerini erken sonlandırmak ister, köylerine giden tren yarındır, bir akşam daha kalacak yer düşünürler büyük şehrin bir parkında. " Çocuklar anne babalarının umdukları gibi olmuyorlar hiçbir zaman, yine de çoğu insandan iyiler..." diyor  güler yüzlü anne, yabancı bir şehrin parkında eşi ile kraker yerken...

Sekiz yıl önce ölmüş oğullarının karısı "Norika" onları yalnız bırakmaz. Norika , iş yerinden izin alır, kayınvalide ve kayınpederine şehri gezdirir, tek odalı küçük fakir evinde her ikisini de misafir eder, yüzünden gülümseme eksik olmaz. Gelinlerinin  içten, samimi, beklentisiz, candan sevgisi her ikisini de düşüncelere iter, kan bağı olmayan biri neden bu kadar iyilik yapar, ilgi gösterir , üstelik hayırsız  hep sarhoş oğulları sekiz yıl önce ölmüş iken...



Noriko bu hüzünlü filmin tek umuduydu, karanlık yalnızlığın tek ışığı...Dünya sinemasının en iyi filmlerinden biri olmasının nedenini hemen anlayıveriyoruz, yaşlı çifti tanıyoruz, annemiz babamız kayınvalide kayınbabamız, yaşlı çiftin çocukları da çok tanıdık ama Norika yabancı... Norika ile karşılaşmamışız, hiç tanışmamışız gibi, gerçek olamayacak kadar iyi...
Filmin yönetmeni Yasujirō Ozu her karaktere eşit davranmış, tüm oyuncular,tarafsız en sade şekliyle  rollerini oynarken hissedilen en büyük şey, gerçeklik.
Bin dokuz yüz ellilerin Japon aile hayatını izlerken  kendi gerçeğimizin görünüp, kendimizi izlemeye başlamamız hiç de zor olmuyor. Çok uzak bir memlekette yıllar öncesinden çekilmiş bir filmde kendimizi görebilme yakınlığı...


Hafta başında Kevin Hakkında Konuşmalıyız, Özgürlük Yolu'nu izlemiştim. Her filmde bir aile, bir çocuk,  birbirini anlayamayan , fark edemeyen..




Tokyo Hikayesi'nde anne- baba alçak gönüllü, affediciydi.
Affedici olabilmenin sırlarını düşünüyorum, Norika gibi olabilmek için ilk önce ne gerekliydi ve çocuğundaki değişimleri fark edemeyen bir annenin son pişmanlığını yaşamamak için ne yapmak lazımdı?
Bu soruları yazarken kapım çalındı, elinde aşure tepsisi ile yeni taşınan komşu, çok sevindim, bir tas aldım, teşekkür ederek kapımı kapattım. Bir kaç dakika sonra yine kapım çalındı, yine aynı komşu yine elinde aşure tepsisi; " kusura bakmayın o kadar çok sevindiniz ki, herhalde aşureyi çok seviyor dedim, bir tas daha getirdim, diyerek tepsiyi uzattı. Kapı aralığında konuşmaya başladık. Kayınvalidesi ile oturuyormuş, eski semtini çok arayan, sıkılan kayınvalidesinin mutlu olması için müsait bir zamanımda beni evlerine çağırıyordu, göreceksiniz çok seveceksiniz, bir tanısanız kayınvalidemi...
Taşınan eski  komşum geldi aklıma, sık sık  kapı ağzında benimle konuşurdu, konuşma konusunun tek kahramanı kayınvalidesiydi, kayınvalidesinin terfi çiçeğini nasıl tekmelediğini anlatıyordu, iş yerinde terfi aldı diye arkadaşları kocaman orkide almıştı, kayınvalidesi çekememişti, hıncını çiçekten almıştı. Gelininin terfi çiçeğini tekmeleyen kayınvalide , dünyada eşi benzeri görülmeyen  zalim kayınvalidesinden en son verdiği haberdi.
Bu yeni komşu tam da Norika nerede diye sorarken kapımı çaldı.

Norika gibi nasıl bakılır?

















6 yorum:

  1. Ayşe, Kirpinin Zarafeti'ni okurken hep seni düşünmüştüm. Ozu'dan o kitapta da çok bahsediliyor, hoş bir tesadüf oldu. Filmi not ettim, çok nefis duruyor.

    Samsuna geldik geçen hafta, ah şaşkın ben! Çorum'dan geçeceğimizi nasıl düşünemedim, seni bir çay içimi görmeliydim, tanışmalıydık. Çok üzüldüm sonradan.

    Muhhabetle.

    YanıtlaSil
  2. Karşılıklı hisler nedeniyle Norika gibi bakamasakta, örf-adetlerimiz(ki halen sürdürebiliyorsak), yetişme tarzımız sayesinde,saygı göstererek,gerekli güleryüzü, hizmeti yada ilgi alakayı göstererek gönüllerini hoş edebiliriz diye düşünüyorum.
    Yeni komşu hayırlı olsun,herkesin kapısını çalabileceği,bir nefeslik bile olsa sohbet edebileceği komşusu olması ne güzel :)

    YanıtlaSil
  3. Filmi merak ettim. Ben Norika olabilir miydim diye düşündüm. Pek şansım yoktu bu konuda sanırım :) Ya da karşındaki nasıl olursa olsun yine de Norika olunabilir mi? Bilemedim.

    YanıtlaSil
  4. Her gün maillerime bakıyor ve senden bir haber bekliyordum. Güleç yüzlü,umut verici bir yaşanmış öykü ile karşıladın beni. Harikasın sen. Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  5. ahh çok teşekkür... izleyeceğim filmlerim oldu...

    YanıtlaSil
  6. Sevgili Ayşe,
    zerafetin iyiliğin güzelliğin insanın kendisi ile ilgili bir şey olduğunu anlayalı ne kadar zaman oldu bilmiyorum, bu yazın ile yine onu düşündürdün bana. bulunduğu şartları ne olursa olsun ,bozkır ortasında ,soğuk duvarlar arasında, kuytu yalnızlıkların içinde ;çiçek bahçesi, ağaç gölgesi ,dost sohbeti, ikindi kahvaltısı neşesi ile beliriveren öykü halinde ortaya koyan insanların kendisi ile ilgi o güzelliği doğurma hali. bu sana iyi geliyor çünkü sen bu hamurdansın. bu bize burda durup bunları dizinin dibinde gibi dinleyenler iyi geliyor çünkü aynı güzellik iyilik hali aradığımız belki içimiden henüz doğmaya fırsat bulamayan. güzel kardeşim norika gibi nasıl bakılır bilmem ama senin bakışlarında gördüğüm yer samimi gerçeklik ile büyülü şefkatin buluşup dalga dalga birbirine geçtiği o yeri biliyorum.
    somun ekmek kokulu selamlar istanbul semalarından.

    YanıtlaSil