21 Eylül 2017 Perşembe

Evlerimizin önündeki çukur

Okulların açılmasına iki gün kalmışken  oğlum Y. nin formasını almak için okula gittik, kıyafetleri veren görevli okula yeni  müdür geldiğini söylediğinde içime "yeni umutlar" doğuverdi. Bu şehre yeni taşınmıştık, bu okulu tercih etmemin nedeni adının güven vermesiydi. İki yıl boyunca  müdürü, öğretmenleri ile okulun , taşındığımız şehrin başka bir okulundan  hiç bir farkı olmadığını tecrübe ettim, hepsi aynıydı. Sabah sekizden akşam beşe kadar derslerin hepsi test odaklı çalıştırılıyordu, sık sık teog deneme sınavları yapılıyordu, akşam beşten sonra eve gelen çocuklara test çözmeleri için ev ödevleri veriliyordu,  ne yaptığını bilmeden ezbere, dört şıkka odaklandırılmış oğlum için kendi kendime dertlenip söylenmekten başka elimden geleni yapmaya çalıştım. Diğer veliler ne düşünüyordu veliler toplantısında aşağı yukarı anlamıştım. Velilerin içinde ev hanımı olan bir kaç kişiden biriydim,  on sekiz kişilik okulun diğer tüm anneleri doktor, avukat, akademisyen, öğretmendi. Veliler toplantısında daha çok ödev verilsin, sekiz saat zorunlu derslerden sonra ek ders istiyorlardı, teog için ek ders konulsun, bol bol test çözdürülsün diye öğretmenlere baskı yapıyorlardı, diğer okullar ile karşılaştırma yapıyorlar, o okul şu kadar birinci çıkardı bizim okulumuz niye bu kadar da kaldı ,diye tartışırlarken (   teog sınavına iki yıl sonra girilecek iken)  hangisine derdimi açacaktım.  Sınıf öğretmeni ve müdür yardımcıları ile konuştum, iyi insanlardı, hiç yoktan  beni kabul ettiler dinlediler ama istediğim şey imkansızdı, sistem böyleydi, ellerinden bir şey gelmezdi. Sonra yazı yazdım, okul yetkililerine çünkü okulun vizyonu misyonu  istedikleri şey benim oğlum için istediğim şeydi, üstelik benim oğlum onların okulundaydı, iki yıl boyunca gördüm ki kötü dedikleri sistemi değiştirmek için ellerini taşın altına sokmak istemiyorlar, her gün sabahtan akşama alıkoydukları çocuklar için yapacakları tek şey kanlarının son damlasına kadar yarıştırmak, ayrıştırmak  birincileri çıkartmak sonra bu birincileri büyük afişlere asıp şehrin her yanına asmak. Birinciler ile dolu afişlere bakamıyordum, ben bu afişlerde tüm çocukluğunu  test kitapları, sınavlar, ek dersler ile arkadaşlarıyla yarıştırılmış , tüm arkadaşlarını geri bırakabilmiş hepsinin üstüne geçebilmiş, ailesinin öğretmenlerinin okulunun istediğini verebilmiş sistemin küçük savaşçılarını görüyordum. Sadece ben böyle görüyordum, o zaman okuldan ne kadar uzaklaştırabilirsem çocuğum için iyi olacaktı, sekiz saatli zorunlu ders uygulamasının yumuşatılmasını beşinci dersten sonra oğlumu alabilir miyim diye sorduğumda teog'a yaklaştıkça dokuz hatta on dersin zorunlu tutulacağını öğrendim, okulun bir konferansında halkla ilişkiler başkanına  Fillandiya okullarındaki üç saatlik dersi ve başarılarının nedenini sorduğumda Fillandiya çocukları başarılı ama mutsuzlar dedi,  halkın çoğu intihara meyilli diye soruma cevap vermişti. Çocuk çocuktu  işte, büyükler onları kendi denizlerine sokup üzerine çıkıp boğmaya çalışsa da onlar lastik top gibi fırlayabiliyorlardı, boğulmuyorlardı , bu muydu büyükleri deli eden,  doğruyu görmelerine engel olan, çocukların çocukluklarını çalmak için bütün günlerini okul ile hapsetmeleri, nedendi?
Acaba bu yeni müdüre bir veli olarak okuldan isteklerimi tekrar baştan en baştan vaktini fazla almadan hemen ayak üstü ; Bir derste ,testlerden , sınavdan, yarıştan, müfredat bombardımanından , bilgi çöplüğünden, otoriteden, hiyerarşiden, kurallardan, yüksek duvarlardan, zillerden bir an olsun uzaklaşarak neden okuldasınız diye çocuklara sorsanız, aldığınız cevaplarda sorumluluk hissedip sistemi değiştiremezseniz bile yumuşatmayı düşünür müsünüz?. İnsanlığa doğaya canlılara sevgiyi, saygıyı, hissetmeyi bir ders olarak her gün işler misiniz, birey olmanın sorumluluğu , cezadan ödülden uzak içten gelen bir ders.  Her cuma okul çıkışı yaptığınız ödül törenlerinden kaçmak isteyen oğluma nedenini sorduğumda hep aynı kişileri alkışlamamız gerekiyor oysa o çocukların içinde arkadaşlarına vuran öğretmenlerine saygısız  olanlar var demişti.
Velilerin çoğunluğu , çocuklarının saygısız, bencil, şımarıklığını özgüven diye kabul etmiş iken  her çocuğun kapısı doğruya açıktır , sevgiyi her çocuk hisseder. Gerçekten okul ne için var ı sorabilirseniz sisteme bu kadar bağlı kalıp sistemin komutanlığına soyunup savaşçı çocukları seçmek için yarışmalar düzenlemezdiniz. Markette okul kıyafetli iki küçük kız görmüştüm , okul bitmiş eve giderken avuçlarında sıkı sıkı tuttukları para ile ne alacaklarını seçiyorlardı. Biri dedi ki " bugün ayşe neden gelmedi ki", diğeri " gelmesin, hiç gelmesin hatta ayşe ölsün" dedi, "hep birinci hep öğretmenin en sevdiği", kol kola girip uzaklaşırken arkalarından bakıp sınıf arkadaşının ölmesini isteyen bu küçük kızda, sistem diye savunduğunuz şeyde kendinizi sorumlu hisseder misiniz?
Ahhh nerden başlayayım nerde sonlandırayım bilemiyorum özür dilerim sayın yeni müdür, aslında ben yedi yıldır okul ile ilgili akla mantığa uymayan uygulamalarınızı yazıyordum, çözüm arıyordum belki fark edersiniz belki el ele verip doğruya doğru değiştirebiliriz diye yazıyordum, yüzlerce yazım vardı ama geçenlerde hepsini ölmüş bir sokak köpeğinin mezarına koydum şimdi hiç biri yok ,  üzülmüyorum çünkü tüm yazılarım huzurlu bir yerde...Bu son cümleden sonra artık bana başka türlü bakacak olan müdüre
bunların hangisini önden söyleyeyim diye düşünürken yeni müdür gülerek yanımıza geldi, kendini tanıttı, bir solukta Y. 'a döndü ve" Y. bu sene çok çalışma var, ek dersler var, tatil bitti, seneye teog var" dedi.
 Okulu, müdürü, sistemi suçlamıyorum, suçlu benim.
Okul, müdür, sistem hepsi benim yüzümden böyle.
Köyümüzden çıkıp ilçeye doğru giderken iki yol var, birinci yol uzun ama düzgün bu yüzden  güvenli diye hep o yolu kullanıyorum diğer yol ilçeye gitmek için kestirme kısa  ama yolda çok çukur var, yol dar ve yayalar için kaldırım yok. Araba ile giderken çukurlardan kaçayım derken  yolda yürüyen yayalara  oynayan çocuklara çarpma ihtimali var, yıllardır bu yol böyle, hep aynı onlarca çukur. Bu yolu hiç kullanmasam da orada yaşayan yolun kenarında evleri olan, çocukları yolda oynayan birine sormak istedim, bu çukurlardan kurtulmak istemiyorlar mı?
Bu çukur ilk önce benim çukurum, ne okulun ne müdürün ne öğretmenin ne de sistemin...
 Çünkü bu çukur yüzünden benim çocuğum zarar görüyor, görecek
Oturduğum yerden söylenmek şikayet etmek hiç bir işe yaramayacak  elime kürek alıp kapımın önündeki çukurları doldurmalıyım.
Bir ev hanımı cahilliğimle ama okula giden bir çocuğu olan anne sorumluluğuyla nasıl doldurabilirim bu çukuru?
Teog bitse başka isimli bir çukur  çıkacak oğlumun yolu üzerine, o daha çok küçük onun yerine ben doldururum önüne çıkan tüm çukurları ama benim isteğim yoluna çıkan çukurları kendi doldurabilmesi için küreği  oğlumun eline verecek sistemin gelmesi, tek başına bir birey gibi yolu üstüne çıkan çukurları doldurmasına izin veren bir sistemin gelmesi...Yarıştırılmadan, cezadan, ödülden uzak sevgi, saygı, hissetme ile ne yaptığının ne istediğinin nereye gittiğinin farkına vardıran bir sistemi  bir okulu , anne olarak talep ediyorum, bu uğurda önüme çıkan çukurlardan ilk önce kendimi sorumlu tutuyorum elimden geleni yapmam gerektiğini biliyorum.




15 yorum:

  1. Çok haklısın canım, daha dün bu konuda bir yazı yazdım ama henüz yayımlayamadım. Eğitim bizim en önemli açığımız belki en büyük çukurumuz dediğin gibi,ciddi olarak ele alınıp kesin çözümlerle biran önce düzeltilmeli.sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazını yayınlarsan okumayı isterim sevgili Nehirce, sevgiler

      Sil
  2. Nasıl yani,tüm kayıtları silmişsiniz,oysa dönüp dönüp okunası yazılardı :(
    Teog kalktı ama yerine ne gelecek tam olarak bilmiyoruz. Umarım yeni müdür, beklentileri(mi)nize cevap verir. Sevgiler :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yeni müdür kendini hemen belli etmişti, umarım artık her şey yoluna girer, sevgilerimle lovehouse...

      Sil
  3. ohh biraz daha oksijen. rahmetli ananem sıcak yaz günlerinde tatlı bir rüzgar çıkınca 'oh cennetin kapıları açıldı' derdi. işte öyle bir şey:) en 'karamsar' yazıların bile.
    iyi ki döndün Ayşe.
    Nükhet Bıçakcı

    YanıtlaSil
  4. Üzgünüm Ayşe.Senin gibi annelerin azlığından dolayı, bir anneanne olarak hala hiç bir çözüm bulamadığım için üzgünüm. Ama yazılarına kavuştuğum için çığlık atabilirim. İyi ki geldin. İyi ki yazdın yeniden.
    Kızımla formüller geliştirdik. Bize en mantıklı geleni torunlarımızı ilk 4 yıl okula göndermek ve sonrasında açık öğretime devam etmelerini sağlamak.Bizim gibi düşünen öğretmenlerden özel ders almaları için harcanacak para, özel okula harcanacak olandan çok daha az. Üstelik anne ve babanın gözetiminde olacaklar.
    Bir başka formül, kendi okulunu kendin yap formülü. Daha geniş bir veli topluluğuna, paraya ve bir yığın prosedüre ihtiyacı olan bu sistemi gerçekleştirmek zaman alacak olsa da imkansız değil.
    Bu iktidarın 15 yıl boyunca yarattığı sistemsiz eğitim sistemi çocuklarımızın ruh ve akıl sağlığını bozmaktan başka bir işe yaramıyor. O halde onları iktidara rağmen biz koruyacağız.Bunu yapabiliriz.

    YanıtlaSil
  5. Sizi çok geç keşfedip erken kaybedenlerdenim galiba diye düşünmüştüm,yazılarınızın silindiğini görünce.
    Eğitim konusunda düşüncelerimiz aynı.Keşke böyle düşünen veliler olarak birleşebilsek,alabilsek çocuklarımızı.Geri kim teog istiyor kim 1.lik istiyor geride kalsa....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet haklısınız, bir şeyler yapmak lazım, kötü bir rüya gibi geride kalsın , çocuklarımız için..

      Sil
  6. Sevgili Ayşe, Bobi için çok üzüldüm her şeyden önce onu söylemek istiyorum. O sıralar yorum yazdım mı hatırlamıyorum o yüzden en fazla ikinci sefer söylemiş olurum. Ziyanı yok.
    Yazın beni çok düşündürdü. Bir kere daha böyle olmuştu. Senin bu ülkenin eğitim bakanı olmanı çok isterdim.
    Bütün yazıda katılmadığım bir nokta var: "ev hanımı cahilliğimle", ev hanımı demek cahil demek değildir. Cahili de var okumuşu da. Lütfen kendini olduğundan daha aşağı görme ve gösterme. Sen değerli bir insansın. Görüşlerin de değerli. Hatta cahil bir insan bile olsan, görüşlerin yine de değerli olurdu benim için.
    Yukarıdaki yorum da bugün beni çok düşündürdü.
    Sevgilerimi yolluyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim sevgili joe;
      Ben gerçekten basit bir ev hanımıyım beni gören herkes bunu hisseder, iki kelimeyi yan yana getiremem, garip bir utangaçlık, eziklik sırtımda kamburdur, iki büklüm yürürüm, daha fazla kendimi açık etmeden iyi ki varsın sevgili Joe

      Sil
  7. Keşke herkes senin gibi cahil ev hanımı olaydı, belki çocuklarımız biraz gün yüzü görürdü.

    Ben kendimce dengelemeye çalıştım, akşam etüdlerine göndermedim oğluşu, hafta sonları sıkıldı pazar günleri de göndermedim, son zamanlara doğru cumartesileri de tatil ilan ettik. Yaz tatilimizde ders mers yapmamıştık zaten. Tatikin ilk gününden itibaren kurs gören arkadaşlarından daha da başarılı oldu, yazık çocuklarımıza.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Okul ile ilgili bütün yazılarını okumuştum Handan, bana ışık oldu

      Sil
    2. https://www.youtube.com/watch?v=hpwHssD51iA&list=PLgmij80oDu8_z9XDNIVvjscbv1pIgM36p&index=88

      Bu linki izlemelisin belki okul yönetimi ile konuşurken sana ilham verir sevgili Ayşe. Gerçi senin ilhama değil anlayışlı okul yönetimine ihtiyacın var ama :(
      Ödül

      Sil
  8. Uzaktan ne kadar akıl versem de birebir yaşayan gibi olmayacak mutlaka ama çok iyi anlıyorum seni. Ben olsam Handan’ın dediği gibi en az seviyede okula maruz bırakıp geri kalan zamanları çocuğuma göre planlardım. Genelde farklı etkinlikler için oraya buraya gitmek, para harcamak gibi düşünülüyor böyle söyleyince ancak biraz dikkatli planlama ile gayet masrafsız şeyler bulunabilir. Hızlıca düşünüyorum, bazı öneriler yazayım.

    Tr de çocukların sanat ve spora zaman ayırması mümkün olmuyor ama en azından haftada birer saat spor ve sanat ile ilgilenmesi akademik başarısına katkı yapar, ruhunu dinlendirir ufkunu genişletir. Spor olarak ne yapılabilir, koşma, kaykay, bisiklet, topla oyunlar. Seveceği birşey olsun yeter. Sanat için de evde kille oynamak, resme ilgisi varsa birazcık daha kaliteli boya ve kalemler almak, çevrede öğretmen olmayan ama resim yapmayı seven biri varsa onunla vakit geçirttirmek, müzik aleti öğrenmesine imkan yoksa farklı stillerde iyi müzik cd lerini eline vermek (minik bir koleksiyon olunca çocuk cd leri karmaşık şekilde çalıp kendine has listeler yapıyor, onları tak-çıkar, dinle, yakın parçaları beraber çal gibi çok değişik sonuçları oluyor bu sürecin), soğuk sıcak demeden doğada vakit geçirmek, minik teleskop ve mikroskop almak, kuşlara ilgisi varsa kuş ansiklopedisi, yaprak çiçek katalogları gibi kitaplar edinmek, kullanılmayan bir fotoğraf makinesini hizmetine sunmak, yemek pişirtmek....

    YanıtlaSil
  9. Arşiv gitmiş :(
    Kanlarının son damlasına kadar yarışçı, rekabetçi, arkadaşının ölümünü isteyecek kadar. Sanki bir korku filminin içindeyiz :(

    YanıtlaSil